Kırmızı Başlıklı Kızın Hikayesi Gibi Niye Geldik Biz Şimdi Ormana; Başımıza ne geldiyse yengem yüzünden geldi. O gün kaltak yengemin azgınlığı tutmasaydı normal bir yaşamım olacaktı. Evli, mutlu, veletli…

O zamanlar ben 19 yaşında, genç kızlığa yeni adım atmış, her yanım yuvarlacık, biraz meraklı, fıkır fıkır fingirdek bir kızdım. Abim askerliğini yapıyordu. Yengem de 25 yaşındaydı ve daha iki aylık evliyken abimi askere göndermişti.

Köyün kenarındaki evimizde, aksi mi aksi annem ve bir o kadar aksi babamla birlikte yaşıyorduk. Abim askerde olduğu için yengem bizimle birlikte kalıyordu. Sürekli baskı, koruma, kollama altındaydık. Evde biri bekar, biri taze evli iki genç kız olunca, köy yerinde adımız çıkacak diye ödleri patlıyordu bizimkilerin…

O gün annem, sabahın köründe yengemle beni orman kenarındaki mısır tarlasına, fasulye, biber, domates ve salatalık toplamak için gönderdi. Mısır tarlasının yanında sebze bahçemiz vardı.

Kafa dengiydik yengemle… Başımızda gardiyanlar olmadan bir kaç saat geçirmek iyi gelecekti bize de… Eşeğimizi aldık ve alaca karanlıkta tarlanın yolunu tuttuk. Tarlaya kadar yol epey uzun olduğu için, eşeğe yengemle sırayla biniyorduk.

Güle oynaya, yarım saat kadar sonra tarlaya vardık. Eşeği çalıya bağladık ve fasulye toplamayla başladık. Epey toplamıştık, biraz dinlenelim dedik. Heybeleri kilimleri çimenlerin üzerine, eşeğin yakınına serdik oturduk. Biraz sonra yengem beni dürterek,

“Kız baksana… Eşeğin siki kınından çıkmış. Hayvan zevkleniyor galiba!” diyerek, eşeğin kol gibi sertleşmiş, sağa sola, aşağı yukarı sallanıp duran kapkara sikini gösterdi bana… Yengemle gülerek seyretmeye başladık.

Köy yerinde normal şeylerdi bunlar… İnsanlar kadına kıza yan baktılar, biraz açık giyindiler diye dedikodu yapar, namus temizlemek için cinayet çıkarırlardı. Ama hayvanların siklerini kaldırıp birbirine atlaması, yeni yavrular gelecek, mal haşat çoğalacak diye sevinçle karşılanırdı.

Yengem düğünden hemen iki ay sonra abimin askere gitmesiyle sarsılmıştı biraz… Oflar puflar, sıkılır,

“Ne olduğumu anlayamadım. Bir gözüm gördü, bir gözüm görmedi. Bir kere erkeğin tadını alınca ayrı kalmak zor oluyor. Doyamadım abine…” der, erkeksizlikten şikayet ederdi bana… Artık kaç aydır erkeği olmayışından baya bir kızışmıştı kancık yengem…

O gün de iki kız, çimenlerin üstünde kilimin üstüne yayılmış, konuşup gülüşerek eşeğin kol gibi sikini sallamasını izliyorduk. Yengem hasretle, ben merakla bakıyor, kikirdeyip duruyorduk. Sonunda yengem gülmeyi bıraktı, ciddileşti,

“Kız görümce, valla canım nasıl yarak çekti şimdi…!” diyerek şalvarının üzerinden amını ovalamaya başladı… Ben eşeğin kalkmış sallanıp duran sikine mi, yoksa yengemin amını ovalamasına bakacağımı şaşırdım,

“Yenge ne yapıyorsun sen, delirdin mi?” dedim.

“Dur kız biraz… Ateşim başıma vurmuş zaten… Biraz ovalayayım da yangınım sönsün… Ama ölümü gör, kimseye söylemek yok bak!” diyerek tembihledi.

Biraz şalvarın üzerinden oynadıktan sonra kalktı, üzerine oturduğumuz kilimi heybeleri de alarak, kolumdan tuttu, beni de kaldırdı. Merakla,

“Hayrola azgın karı..? diyerek güldüm.

“Gel hele gel…” dedi yengem… “Burada açıktayız, biri gelir, görür, neme lazım…”

İkimiz beraber mısır tarlasının biraz içine, kuytuya yürüdük. Sonra yengem kilimi tekrar serdi yere… Şalvarın uçkurunu çözüp biraz indirdi, çıplak amını okşamaya başladı. Kilimin üstüne yarı uzanmış, bir eliyle apış arasını okşarken, bir elini de mintanın içine sokmuş tomurcuklarını yoğuruyordu.

Güzel kadındı yengem… Gencecik yaşında dediği gibi erkeğin tadını almış, iki ayda daha abimin sikine doyamadan dul gibi yaşamaya çalışıyordu. Aslında benim de çok canım istedi o anda…

Eşeğin kalkmış sikinin görüntüsü… Yengemin dudaklarını ısırarak kendini okşayıp durması, zevklenmesi beni de azdırmıştı. Kasıklarım yanıp duruyordu. Ben de yapmak istiyordum, ama hem yengemden utanıyordum, hem kızlık zarıma bir şey olur diye korkuyordum.

Yengem biraz daha amıyla oynadı, memelerini okşadı, sonunda inleye inleye boşaldı. Nefes nefese kalmıştı. Memişlerini ovalarken açılan mintanın yakasından abimin eskitmeye fırsat bulamadığı portakal gibi memeleri, kabarık uçları görünüyordu.

Benim ilgiyle ve yüzümün kızararak izlediğimi fark edince, güldü. Yanı başımdaydı zaten… Doğrulup birden benim şalvarımı indirdi ve

“Zilli, senin de canın çekti değil mi?” diyerek, benim amımı okşamaya başladı.

“Napıyosun yenge? Dur…” dememe kalmadı, elimden tutup yakına çekti beni… Daha bir hararetle okşuyordu şimdi… Ne yapacağımı şaşırmıştım, sapık yengeme engel olmak aklıma bile gelmiyordu.

“Merak etme, kızlığını bozmam. Üstünden okşuyorum sadece… Bak gör, senin de hoşuna gidecek. Çok güzel, bi tadına bak…” Bir elimi de tutarak kendi amına götürdü ve amını okşamamı istedi.

“Ben sana ne yapıyorsam, sen de aynını bana yap. Karşılıklı bu işler… Sıkma kendini, gelen giden yok nasıl olsa… Dağın başındayız, koy ver kendini…”

Yeni yetme merakıyla engel olmaktan vazgeçtim. O utanmıyorsa ben niye utanacaktım ki… Ben de yengemin yaptığının aynısını yaptım. Tüysüz amını parmaklarımın arasında ezmeye, bızırını iki parmağımla kıstırıp ovalamaya başladım.

Fazla sürmedi zaten… İki kız iyice azmış vaziyette birbirimizi okşaya okşaya zevke getirdik. Beş on dakika okşadıktan sonra bittim ben… Yengemin elini iki elimle tutup amıma bastırdım. O sımsıkı avuçlayıp sıkarken dizlerim bacaklarım titreye titreye, feryat ederek boşaldım.

Mısır tarlasının içinde, bir ağacın altında bunları yapıyorduk. Kimsenin görme ihtimali yoktu. Şalvarlarımızı çıkarmıştık ikimiz de, belden aşağımız çıplaktı. Oturup dinlendik biraz… Kendimize gelmeye çalıştık.

Biraz sakinleşince, az önce yaşadıklarımızın heyecanıyla, yengem abimle nasıl seviştiklerini anlatmaya başladı. Gerdeğe nasıl girmişler, abimin siki ne kadar büyükmüş, içine girip kızlığını bozarken nasıl bağırmış, askere gidene kadar her gece kaç kere sikmiş, sikişirken nasıl zevk alıyormuş… Utandım o anlatırken,

“Aman yenge… Anlatıp durma şunları, ayıp…” diyordum ama gözümün önünde abimle yengemin ince ince anlattığı sevişmeleri canlanıyor, azıyordum bir yandan… Bak sen benim abime, neler de becerirmiş…

“Ben doymadım kız!” dedi birden… “Gene azdım. Senin parmaklar kesmedi beni…” Kalktı, mısırlığın içine gitti, bir salatalık koparıp geldi. Yanımızda getirdiğimiz su testisinden su döküp güzelce yıkadı salatalığı…

“Hele şu salatalığı amıma sok çıkar biraz!” diye elime tutuşturdu. Dirseklerini yere koyup kaykıldı, bacaklarını ikiye ayırıp iyice açtı. Ben elimde salatalık, şaşkın bir şekilde bacaklarının arasındaki ıslanmış, tazecik amına bakıp duruyordum aptallaşmış vaziyette… İçinden su akıyordu sanki, ıslak nemli pembeliği pırıl pırıl göz alıyordu.

“Hadi canım, salak salak bakıp durma, yap şunu… Bekletme beni…” diye üsteledi.

Günah benden gitti diyerek elimdeki salatalıkla yengemin amını sikmeye başladım. Yengem amının dudaklarını tutup ikiye ayırıyor, ben de yavaş yavaş kalın salatalığı içine sokuyordum. Dudaklarını ısırarak inledi yengem,

“Ohhh… Dünya varmış. Abinin sikinin yerini tutmaz ama, neyse… Sakın elinden bırakma kız… Sıkı tut ucunu, içime kaçmasın…” dedi.

Ben salatalığı sokup çıkardıkça yengemin zevk iniltileri çoğalmaya, kendinden geçmeye başlamıştı. Öyle zevk alıyordu ki kahpe… İyice kendimizi kaptırmıştık yaptığımız işe… Bir elimle salatalığı sokup çıkarıyor, bir elimle de kendi amcığımı, bızırımı okşuyordum.

Biz böyle iki azgın kancık kendimizi kaybetmiş, kan ter içinde, zevke dalmış, uğraşıp dururken birden arkamızdaki bel boyundaki mısırlardan gelen hışırtılar gelmeye başladı, irkildik. Telaşla arkamıza baktığımızda, iki tane yabancı adamın yanımızda beliriverdiğini, sırıtarak bize baktıklarını gördük.

Adamların tiplerinden, ormanda çalışan işçiler olduğu belliydi. Güneşten kararmış, kaba saba, kocaman elleri balta sallamaktan nasır tutmuş, iri yarı iki adam… Zibil gibi… Bize baka baka pantolonlarının önünü okşuyorlar, otuz iki dişleri meydanda gülüyorlardı.

Biz daha ne olduğunu anlayamadan atıldılar. Biri beni, öteki de yengemi yakaladı. Bağırmaya, çırpınmaya başladık, ama nafile… Köyden o kadar uzakta, yarım saatlik yoldaki mısır tarlasının içinde bizi duyacak kimse yoktu. Adamlar kaba kaba gülerek bizi zapt etmeye çalışıyorlardı,

“Zilliler sizi… Amınıza salatalık sokarsınız ha? Merak etmeyin. Madem bu kadar azdınız, biz söndürürüz sizin ateşinizi!” diyerek pantolonları indirdiler. Eşeğin siki kadar olmasa da, bileğim kalınlığında vardı ikisinin siki de… Korkuyla titreyerek baktım. İki kötü canavar, korkunç masal ejderhaları gibi görünüyorlardı gözüme o anda…

Bizim zaten altımız çıplak, iş üstünde yakalanmışız… Kaçacak gücümüz de yok, halimiz de yok… Beni kollarımdan tutan adam sımsıkı kendine bastırırken, diğer iri cüsseli adam çıtı pıtı yengemi sırtüstü yatırıverdi bir anda… Dizlerini tutup bacaklarını ayırdı. Eliyle taş gibi olmuş sikini tutup bacaklarının arasına girdi.

“Yapma…” diye yalvardı yengem… “Ne olur yapma, yalvarırım… Kocam askerde, acıyın bana…” Acısın diye yalvardığı herif kahkahalarla gülüyordu,

“Kocan askerde ha? Şimdi anlaşıldı amcığına neden salatalık soktuğun… Yarak diye yanıyorsun sen… Merak etme yavru kuşum… Bendeki yarak salatalığı unutturur sana… Askerdeki kocanda böyle yarak yoktur. Aç amcığını hadi… Bağırıp durma…”

Hırsla eline tükürdü, sikini ıslatıp bir anda yengemin amına kökledi.

“Aaahhh…” diye bir çığlık attı yengem… Gözleri kaydı. Dibine kadar sokmuştu koca sikini hayvan adam… Ardından kalçalarını hareket ettirmeye, gidip gelmeye başladı yengemin bacak arasında…

Bu arada ben de beni tutup yatırmaya çalışan diğer adamdan kurtulmak için umutsuzca çırpınıyordum. Başımı sağa sola çevirip çırpındıkça üstümdeki adam daha beter azıyor, üstüme yükleniyor, dudaklarımı öpmeye çalışıyordu. Ben bir yandan çırpınır, çığlıklar atarken, bir yandan sanki bir şey yapabilecekmiş gibi,

“Kurtar beni yengeee!” diyerek yardım istiyordum. Yengem altta, adam üstünde bacaklarının arasında çatır çatır sikiyordu. Bir ara kendine geldi ve adamlara yalvarmaya başladı,

“Ne olur… Bana ne yaparsanız yapın, ama kıza dokunmayın! Bakire daha o! Bir şey yapacaksanız bana yapın, onu bırakın.”

Benim üstümdeki adam sıkı sıkı kavramış, bütün ağırlığıyla üstüme yüklenmişti. Kurtulmak ne mümkün, nefes almakta bile zorlanıyordum ağırlığının altında… Aradan elini sokup sikini tutmuş, körpecik amcığıma boylu boyunca sürttürüyor, zevk almaya çalışıyordu. Yengemin söylediklerini duyunca,

“Gerçekten bakire misin sen? Kız mısın?” dedi. Ağlıyordum, gözlerimden akan yaşlar yanaklarımdan aşağıya süzülüyordu. Yengemin hunharca sikilmesini gördükçe korkudan ödüm patlamıştı.

“Evet amca, gerçekten kızım! Ne olur dokunmayın bana!” diye yalvarmaya başladım. Adam,

“Siktirtme amcasını şimdi… Madem öyle!” diyerek, beni çevirip yüzükoyun yere yatırdı ve götümü havaya dikerek sikini götüme dayadı… “Biz de kızlığını bozmayız güzelim…”

Ben bağırıyor, çırpınıyor ve götümü sıkarak, sikini minik deliğime sokmasını engellemeye çalışıyordum. Adam uğraşıyor, didiniyor, sürekli iki yana sallayıp kaçırmaya çalıştığım kalçalarımı zapt etmeye, önünde sabitlemeye çalışıyordu.

Arada bir arkamda tükürdüğünü duyuyordum. Tükürüğüyle kah sikini ıslatıyordu, kah göt deliğimi… Kıçıma okkalı bir şaplak atıp çevirdi beni, saçlarımdan tutup sikini ağzıma soktu.

“Yala şu yarrağımı kahpe…” diye hırladı. “Sakın dişlerini dokundurma, gebertirim seni… Güzel yala bak, ıslat eyice… Kayganlaşsın da götüne kolay girsin yavru guşum, götünün deliği yırtılmasın.”

Ağzımı sımsıkı kapatıp engel olmaya çalışınca iki tokat attı. Ağlayarak ağzımı açtım, koca sikinin başını sokmasına izin vermek zorunda kaldım. Kasıkları temizlenmemiş, taşaklarına varıncaya kadar her tarafı kıl içindeki sikinin kokusu burun deliklerimi doldurdu. Yine de garip bir şekilde iğrenmedim o kokudan, erkek kokusu bu herhalde diyerek sineye çektim. Yalamaya, emmeye çalıştım acemi hareketlerle…

“Ohh…” diye zevkle hırladı sikini yaladığım adam… “Şuna bak abi… Köfte dudaklarıyla küçücük ağzına nasıl alıyo sikimi, bak hele şuna… Em şunu iyice yavrum… Ohhh… Dudaklarını yirim senin… Yala hele yala… Dilin okşasın yarrağımı…”

Ağzımdaki tükürüklerle iyice ıslanan sikini çekti sonunda, tekrar döndürüp dizlerimin üstüne domalttı beni… Minik deliğime girmeye çalıştı. Islak olmasına rağmen uğraşıyor, didiniyor, sikinin başından ileriye gidemiyordu.

“Hay lanet gelsin…” diye soludu. “Ulan daracık göt deliği var kahpenin… Sokamadım ya…” diyerek dert yandı arkadaşına… Arkadaşı yengemin amında zevkten dört köşe olmuş, kızcağızı eviriyor, çeviriyor, pompalayıp duruyordu. Nefes nefese,

“Ula ne uğraşırsın? Kızmış da, bakireymiş de… Koy amına gitsin orospunun…” dedi. “Bak, benimki zevke geldi yarrağı soka çıkara…”

Gerçekten adam gidip gelirken yengem de inlemeye, çığlık atmaya başlamıştı. O kurtulma telaşımın içinde bile benim de dikkatimi çekmişti. Belki adamın bir yandan amına koyarken, bir yandan memelerini mıncıklaması, uçlarını emmesi zevke getirmişti kızcağızı… Sonunda istediği şeye kavuşmuştu, zorla da olsa…

Ben onlara bakarken arkamdaki herif iyice kalkmış yarağını hiç beklemediğim bir anda arkadan amıma sokuverdi. Canımın acısından kendimi yerlere atmaya çalıştım. Ama nafile… Pençeleriyle belimi sımsıkı tutmuş, kaçmama izin vermemişti. Kızlığımı bozmuştu bir anda… Gidip geliyordu arkamda…

“Bırak çırpınmayı…” diye hırladı. “Bak nasıl zevk alıyor yengen… Amcığına yarrağı yedikçe yılan gibi kıvranıyo zevkten kahpe… Sen de sikilmekten, yarak yemekten zevk alacaksın. Bırak kendini şöyle…”

Adam bu sefer beni sırtüstü yatırdı. İçimden çıkardığı siki benim kızlık kanıma bulanmış, kanlı bir hançer gibiydi. Aynı onun gibi dudakları al kan içindeki amıma birden tekrar yüklendi. Zorlanarak sikini soktu içime… Dakikalar boyu amımda gidip geldi. Az önce kızlığımı kaybetmiş olmama aldırmadan, acımasızca sikti beni… Sonunda içime boşaldı.

Tam benim can acımın geçmeye başladığı anda, içimi dölleriyle doldura doldura, kaygan kaygan amımda gidip gelen haşin sertliğin içimde bir şeyler uyandırmaya, kıvılcımlar çaktırmaya başladığı anda çıktı içimden… Bir anda boşlukta kalıverdim öylece, oyuncağı elinden alınmış öksüzler gibi… Elimi apış arama kapatıp solucan gibi kıvrıldım kaldım yerde…

Bu arada yengemi siken adam da böğüre böğüre yengemin amına boşaldı. Hem de yengemle aynı anda… Kendisine tecavüz eden adamın boynuna sarılmış, bacaklarını beline dolamış bağıra bağıra onunla beraber boşaldı yengem de… Sonunda muratlarına eren herifler kalktılar.

“Abi bi posta daha atsaydık.” dedi beni siken… “Bi değişseydik bari, ben şu ateşli yengeyi sikseydim. Sen de bu taze bakirenin tadına bakardın.”

“Ulan boş ver oğlum… İkisi de amcık işte… Biri gelir eder şimdi, yakalanmayalım iş üstünde… Hadi kalk gidek…” dedi diğeri… “Ulan orospular, sakın kimseye söylemeyin, köye gelir gebertirim ikinizi de…” diye tehdit etti bir de…

Biz yengemle neye uğradığımızı şaşırmış, bitkin, birbirimize sarılıp titrerken, adamlar pantolonlarını çekip hızla yanımızdan uzaklaştılar. Yengemin sik sevdası ve eşeğin kalkan siki bizi ateşlemiş, yengem namusundan, bense kızlığımdan olmuştum.

Neden sonra kendimizi biraz toparladık. Testide kalan suyla amımızı götümüzü temizlemeye çalıştık. Yengem yüzümdeki yaşları temizledi, beni teselli etmeye çalıştı.

“Tamam canım, ağlama artık…” diyordu bana sarılarak…

“Senin için kolay tabi… Açık kapısın sen… Zevk bile aldın adam sikerken… Benim kızlığım gitti yenge… Canımı yaktı pis hayvan…”

“Kızlığın gittiyse dünyanın sonu değil ya… Bir çaresini buluruz, merak etme sen… Dua et de bu kadarla bıraktılar bizi… Hem zevk almayıp da ne yapıcam kızım? Adam kol gibi soktu içime sikini… Yara yara sikti amcığımı… Aslında ikinciye yapsalar sen de zevk alırdın o koca yaraktan, bakma sen…”

Oturup konuştuk, bu olaydan kimseye bahsetmeme kararı aldık. Nasıl anlatırız ki tecavüze uğradığımızı? Köy yerinde büyük rezalet… Bilerek gittiniz, oynaşınıza kendinizi siktirdiniz derler, iftira ederler. En başta babam çeker vurur bizi namus belasına…

Akşama kadar zorlanarak da olsa annemin toplamamızı istediği sebzeleri topladık, eve döndük. Eve gidince geç kalmamıza kızıp söylenen anneme aldırmadan, çok terledik diyerek sırayla banyoya girdik. Adamların içimize akıttığı dölleri iyice temizlemeye çalıştık.

Uzun bir zaman ikimizi de hamile kalma korkusu sardı. Adet görecek miyiz, velet olur mu, olursa ne yaparız? Ama şeytan kulağına kurşun, günümüz mü denk gelmedi ne, ikimiz de hamile kalmadık.

Aradan yıllar geçti, şu an evliyim. Kocamla evlendiğim gün, aybaşı halindeyken gerdeğe girdiğimden, bakireyim diye yutturdum. Benim regl kanımı bekaret kanı zannetti zavallım…

İyi kötü bir cinsel hayatım var. Abimle yengem de öyle… Zavallılar, karılarının nasıl acımasızca sikildiğini, nasıl tecavüze uğradığımızı bilmiyorlar. Yengemin de pek şikayeti yok, güle oynaya, abimle koklaşa koklaşa geçinip gidiyorlar.

Fakat ben tecavüz edilirken yengemin yaşadığı orgazmı tadamıyorum. Başka kadınların anlattığı o zevkli ateşli sevişmeleri kocamla yaşayamıyorum bir türlü…

Kocam beni sikerken nedense orgazm olamıyorum. O boşaldıktan sonra arkasını dönüp horlamaya başlayınca, parmaklarımla uğraşa uğraşa sessizce, gizlice ben de boşalıyorum. Kızlığımı zorla sikilerek kaybetmemden, tecavüzün etkisinden sanırım.

Ama hayır… İtiraf etmesi zor ama… Aslında ben o orman işçisinin sertliğini, göğüslerimi avuçlayan nasırlı kocaman ellerini, acımasızlığını, sikişindeki hoyratlığı ve en önemlisi, içimi dolduran kalınlığı, o muhteşem erkekliğini arıyorum kocamın yatağında…

Kocamda bunlar olmayınca, ne orgazm oluyor, ne de cinsel mutluluk… Yaşayıp gidiyorum işte… Canıma tak diyene kadar böyle gidecek…

Leave a Reply

Your email address will not be published.