Azgınlıktan Kuduran Manyak Takipçimizi Bir Kahramanın Durdurması Gerekiyor; Öncelikle herkese merhabalar. Ben Günseli. 42 yaşında, dul, iki evlat sahibi bir kadınım. Eşimden 2 yıl önce, aşırı kıskançlıkları ve vazgeçemediği bazı alışkanlıklarından dolayı ayrılmak zorunda kaldım. Şu anda dulum ve iki çocuğumla beraber yaşıyorum. Sizlere anlatacağım olay, tamamen zorunluluktan yaşadığım bir olay, yani öyle başladı. Sanırım bunu anlatarak hem rahatlayacağım, hem de sizlerin zevk almasını sağlayacağım.
Gençliğimden beri erkeklerin ilgisini çekmek, onları tahrik etmek, her kadın gibi hoşuma gidiyordu. Ama ilk erkeğim kocam olmuştu, ondan önce ufak tefek bazı sevişmeler dışında çok bir deneyimim yoktu. Seksi kocamla beraber sevdim. Oldukça güzel fanteziler ve birliktelikler yaşıyorduk. Maddi durumumuz oldukça iyiydi. Ancak bir süre sonra, kocamın çevresinin değişmesiyle her şey allak bullak oldu ve ayrıldık. Dedim ya, kocamın maddi durumu iyiydi. Ancak ben koca parası yiyen bir kadın olmayı asla kendime yakıştıramadım. Kocamdan ayrıldıktan bir süre sonra, verdiği yüklü nafaka ve parayla geçiniyordum. Ama günlerim evde yalnız geçiyordu, sıkılıyordum. Evliyken bazı sektörlerde çalışmıştım. Bazen, kocamın şirketinde de çalışıyordum. Yani bu kadar sıkılmıyordum.
Bundan birkaç yıl önce aklıma oldukça güzel bir fikir geldi. Bir kafe benzeri bir yer açıp, hem daha rahat geçinip, hem de sıkıntımı bu yolla geçirmeyi düşündüm. Yaptığım araştırmalarla, kafeye uygun bir yer bulabilmiştim. Hemen kiraladım, içine de ufak tefek eşyalar alıp, kendi ekmek teknemi açtım. Biraz daha farklı olması için ev yemekleri üzerine çalışıyordum. İlan verip, bir garson, birde aşçı buldum. Bazen mutfakta aşçımıza ben yardım ediyordum. İşlerim de iyi gitmeye başladı, oldukça lezzetli yemeklerimi tadan müşterilerim resmen abone oluyorlardı. Ancak açtığım yer, artık yetmemeye başladı. Geliştirmek istiyordum, fakat bunun için kafeden kazandığım para yetmiyordu.
Eski kocamdan para almayı düşündüm. Zaten bu işe başından beri karşı olan kocam, bana tek bir kuruş bile vermeyeceğini, onun durumunun da bozulmakta olduğunu söyledi. Bir kere kafama koymuştum, mutlaka yapacaktım. Hal böyle olduğu için aile dostumuz olan Ahmet’ten yardım istemeyi düşündüm. Ahmet, 40 yaşlarında, evli, fakat çocuğu olmayan bir adamdı ve aile dostuyduk, birlikte büyüdük denilebilir. Onun da durumu oldukça iyiydi, hatta bazen kocamla ortak iş bile yaparlardı. Ahmet bana borç olarak 30 Bin TL verebileceğini söyledi. Faiz de koymayacağını söyleyince çok mutlu olmuştum. Hem elime para geçmiş, hem de çalıştığım yeri büyütme fırsatı geçmişti. Kabul ettim ve birkaç gün sonra Ahmet kafeme geldi. Doluluğu görünce, o da çok mutlu oldu. Hatta ortaklık bile teklif etti, ama kabul etmedim. Ortaklığa genelde karşıydım, özellikle böyle küçük bir kafe için ortaklık bana çokta mantıklı gelmiyordu.
Ahmet bana paranın ilk kısmını verdi. Bu parayla yaptığım ilk iş, kafeye yeni mobilyalar almak oldu. Bir süre sonra, daha da büyütmek istediğimden farklı bir yere dükkanımı taşımak istedim. Uygun bir kira bedeliyle, başka, daha büyük bir yere geçiş yaptım. Aslında alışılan muhitten ayrılmak ne kadar akıllıca olurdu biliyordum, ama yaptım işte böyle bir hata. İşlek bir caddeye taşındık, fakat bu caddede bizim rakiplerimiz çok daha etkiliydi. İşler tam tersine dönmüştü, yaptığım masraf nerdeyse boşa gitmiş, dükkanda sinek avlar olmuştuk. Ahmet’e olan borcum vardı, üstelik artık kafeye kendi cebimden para vermeye başladım. İyice sıkışmıştım, geceleri uykularım kaçıyordu. Ahmet’ten borç almak artık uygun olmamaya başlamıştı.
Bir süre daha böyle devam ettik. 2 garsondan birini, kemer sıkma politikası olarak işten çıkardım, tazminatını da verdim. Ancak bu tedbir de işe yaramıyordu. Üstelik Ahmet’e olan borcumun günü de geçiyor, iyice sıkışıyordum. Bir gün Ahmet’i aradım, durumu anlattım ve borcu erteleyebilme ihtimalini sordum. O da gayet insancıl bir şekilde kabul etti. Aradan bir süre daha geçti ve ben borcu ödeyemedim. Ahmet’e karşı da oldukça mahcuptum, kısacası rezalet bir durumdu. Kocama başvurmak istedim, ama gene kapılar kapanmıştı. Kurtulmak için çırpınıyordum. Kafeyi kapatmak zorunda kaldım. Artık ne yapacağımı bilmez durumdaydım, banka kredisi çeksem, banka kredisinin borcu olacaktı. Biraz altınlarım vardı, onları sattım, ama borcum kapanmıyordu. Ahmet de artık homurdanmaya başlamıştı. O kibar adam gitmiş, yerine tam bir alacaklı gelmişti.
Kaçmayı düşündüm, ama imkansızdı. Ahmet’i aradım, buluşup görüşmek istediğimi söyledim. Kabul etti, beni evden aldı ve bir kafeye gittik. Ben durumumu anlatıyordum, ama Ahmet parasını istiyordu. Uzun bir süre tartıştık. Benim aile dostu olduğumu, biraz daha vakit vermesini istiyordum. O ise parası için ısrar ediyordu. Tüm yollar kapanmıştı bana. Kalkıp gittim, banka kredisi için araştırmaya başladım. O gece telefonuma Ahmet’ten bir mesaj geldi, “Borcunu ödemek için bir yol bulmalıyız!” diye. Ben de cevap attım, “Neymiş o?” dedim. O da, “Telefonda olmaz, yarın görüşelim. Evden alırım seni!” deyince onayladım.
Ertesi gün Ahmet beni evden aldı. Arabayla gidiyorduk. Sesim çıkmıyordu. Sessizliği bozan o oldu, “Borcunu gerçekten ödemek istiyor musun?” dedi. Ben de, “Tabi ki! Ama nasıl olacak, gerçekten bilmiyorum. Çok zor durumdayım!” dedim. O da, “Eğer kabul edersen bir yol var tabi ki…” dedi. Merak ettim, nasıl bir yol olduğunu sordum. Ahmet, “Eğer, beni mutlu edersen borcunu taksit taksit silerim Günseli!” deyince, döndüm ve bir tokat attım ve “Çek sağa hayvan, ağzına sıçayım senin, orospu çocuğu!” diye küfürler ederek arabadan indim. Arkamdan, “İyi düşün, yoksa nasıl kurtulacaksın?” diye bağırıyordu.
Biraz yürüdüm. Sinirim hala geçmemişti. Resmen onunla yatmamı istiyordu. Bütün gece teklifini düşündüm. Aslında yapacak çokta bir şeyim yoktu. Kabul etmek zorundaydım, yoksa başıma neler gelir tahmin bile edemiyordum. Ahmet’i aradım, “Yarın beni evden al. Konuşmamız lazım!” dedim. Kabul etti. Ertesi gün gene beni evden aldı. Arabayla giderken ona, “Teklifin halen geçerli mi?” dedim. Bana döndü gülümseyerek, “Geçerli!” dedi. “Kabul etmeme gibi bir şansım yok. Sen adi bir herifsin, evli barklı bir adamsın ve dul bir kadını hallere soktuğunu biliyor musun?” dedim. Gene çok sinirlendim ve küfürler etmeye başladım. Ama Ahmet dinlemiyordu, sadece gülümsüyordu. Bir süre sonra sustum. Nereye gittiğimizi dahi bilmiyordum. O arabayı sürüyor, ben susuyordum.
Bir yamaca geldik. Önümüzde deniz vardı. İndim arabadan, biraz hava almak için. O da indi, yanıma gelip elimi tutarak, “Bak Günseli, senden çok hoşlandım hep. Hep çok güzeldin, halen öylesin. Ama iş ayrı, aşk ayrı. Senden aşk istemiyorum. Sadece borcunu ödemenin yollarını sana sunuyorum. Hem böyle zararsız bir şeyden ne çıkar. Dul bir kadınsın. Her şekilde ihtiyacını gideririm. Kimsenin bilmeyeceğini söylememe gerek bile yok aslında. Kabul et bence!” dedi. “Ne yani, beni kuma mı alacaksın?” dedim. “Hayır, sadece birlikte olmak istiyorum seninle!” dedi. “Peki, istediğini yaparsam, borcum silinecek mi?” dedim. “Bak güzelim, borcun çok fazla. Benimle birkaç kere birlikte ol. Taksit taksit sileyim borcunu. Merak etme, bitince görüşmeyeceğiz bile!” dediğinde rahatlamıştım. Çaresiz kabul ettim. Tekrar arabaya bindik…
Arabada bana, “İlk taksiti bugün ödemek ister misin?” deyince, evde evlatlarımın olduğunu söyleyip reddettim. Elini bacaklarıma attı, kot pantolonumun üstünden okşamaya başladı. Eşimden ayrıldığımdan beri ilk kez bir erkeğin elleri üstümdeydi ve çok heyecanlanıyordum. Sessizce okşamasını izliyordum. Elleri yavaşça kasık arama doğru geldi ve oralarda gezmeye başladı. Ben sadece izliyordum onu. Elini iyice amcığıma doğru getirip, “Sıcaklığını buradan hissediyorum. O da istiyor. Özlemiş belli ki…” dedi. Benim heyecanım artmaya başlamıştı.
“Bence ilk taksitini şimdi öde tatlım. Dayanamayacağım çünkü!” deyince, tekrar evde evlatlarımın olduğunu, bugün olamayacağını söyledim. “O zaman burada ufak bir başlangıç yapalım!” diyerek kemerini çözdü, boxerının içinden hafif kalkık yarağını çıkardı. Ne yapmamı istediğini anlamıştım. Yavaşça eğilip sikini ağzıma aldım. Siki ağzımla kavuşunca, “Ohhh!” diye bir inledi, sonra etrafa baktı. Kimse yoktu bizden başka. İlk kez kocamınkinden başka bir siki ağzıma alıyordum. Kocamınkinden daha kısa olan bu sik, eninde sonunda içime girecekti, kaçışım yoktu. Hızlı hızlı emmeye başladım. Ahmet iyice kaykıldı ve külodunu indirerek kıllı sikini açığa kavuşturdu. Emmelerim artmıştı. Şimdi sikin tamamı ağzımda, dil darbeleriyle yalanıyor ve Ahmet gözlerini kaydırıyordu. Ahmet’in elleri kafamda, saçlarımla oynuyor, ben ise sikini yalıyordum. Yavaşça taşaklarına doğru indim. Keskin bir ter kokusu geliyordu, kıllı siki dişlerime değiyordu. İyice yalamaya devam ettim. Kafamı hiç kaldırmadan, elimden gelen en iyi şekilde yalıyordum sikini.
Bir arabanın sesini duyunca düzeldim. Ahmet te hemen kontak çevirip, arabayı sürmeye başladı. Oradan biraz uzaklaştık ve hemen ensemden bastırıp sikini ağzıma verdi yine. Sikinin kafasını yalıyordum, çabucak boşalması için. Dilimi ucuna değdirip, yalamaya başlayınca, Ahmet hırlayarak tüm döllerini ağzıma bıraktı. Boşaldıkça boşalıyor, boşalırken de anırıyordu. Dölleri ağzımın kenarından akıyordu, onları toplayıp, kapıyı açıp tükürdüm. Ahmet sikini sıvazlıyor, “Müthişsin, harikasın, ohhh!” diye inliyordu resmen. Siki de inmiş, artık külodundaki yerini almıştı. Ağzımdaki döllerin hepsi çıkmamıştı, halen vıcık vıcık bir şeyler vardı dişlerimde. Onları da çaresiz yuttum.
Aslında döl yutmayı severim. Ama o an Ahmet’e bir orospu olarak görünmemek için iğrenmiş gibi yaptım. Ahmet ise, “Bebeğim, bence bırak bu numaraları. Nasıl döl yuttuğunu kocan anlatıyordu zaten!” dedi. “Benim hakkımda mı konuşuyordunuz?” dedim. “Yoo, sadece senin hakkında değil. Erkek muhabbeti işte!” deyince rahatlamıştım. “Hadi, götür beni eve!” dedim. Ahmet arabayı çalıştırdı ve evime bıraktı. Eve girer girmez, hemen koşup küloduma baktım. Gri külodumda lekeler kalmıştı, ıslanmıştım. Külodumu hemen kirliye atıp, duşa girdim.
O kadar stres arasında, her zaman bakımlı olan ben, am kıllarımı ihmal etmiştim. Am kıllarım uzamıştı. Elime bir jilet alıp, tıraşlamaya başladım amımı. Birkaç saat önce boşalttığım yarak aklıma geliyordu. Acaba daha kaç kere boşalacaktı o yarak? Kaç kere girecekti bana o yarak? Ahmet beni altında inletecek miydi? Bütün bu düşünceler, tanıdık bir sıcaklık yaymıştı kasıklarıma. Şimdi, tıraş bıçağının sapı amımın içindeydi, sokup sokup çıkarıyordum. Kesik kesik inliyordum, Ahmet’in beni becerdiğini düşünerek. Ve boşalmıştım, kasılarak, inleyerek. Elimi arka deliğime attım. Orası da kıllıydı. Jiletle aldım oradaki kıllarımı da. Bacaklarım, deliklerim, her yerim kılsızdı şimdi. İster istemez, kendimi Ahmet’e hazırlıyordum. Unuttuğum bir his tekrar canlanıyordu içimde ve bu beni fazlaca heyecanlandırıyordu.
Resmen unutmuşum kadınlığımı. Bazen çok azdığım zamanlarda yaptığım gibi, bir cinsel sohbet sitesine girdim. Evli olmayan birini bulup, Kamera da seks yaptım. Konuştuğum adamın kamerasında ki iri siki benim amıma doğru boşalıyordu. Ve artık kuduruyordum ben. Her deliğimi parmaklıyordum, kocamın sikmekten zevk aldığı götümü bile. Ahmet’i istiyordum, ne kadar yanlış olsa da, ne kadar iğrenç olsa da. Özlemiştim bir erkeğin bana sahip olmasını. İnlemeyi, çığlık atmayı, ‘Sik beni kocacığım!’ diye bağırmayı. Şimdi kamerada tanımadığım bir erkeğe, “Kocacığım!” diyordum, “Sikicim!” diyordum. O ise, “Orospum, kaltağım, yarak hastası fahişem!” diyordu ve bu kelimeler benim amımı daha da sulandırıyordu. Ahmet’le sikişecektim. Yaptığım orospuluk değil de neydi? Para karşılığı veriyordum kendimi ona, her ne kadar zorunda kalmış olsam da.
Ertesi gün Ahmet aradı. “Nasılsın canım?” deyince, kendimi ağırdan satıp, “İyiyim!” dedim. Onun nasıl olduğunu sormadım bile. “Bugün müsait misin, gelebilir miyim?” dedi. “Evet, gel…” dedim. Saat 17:00’ye kadar kimse yoktu evde, evlatlar okuldaydı. “Tamam, geliyorum hemen!” dedi. Seviniyordum, Ahmet geliyor diye, sikicim geliyor diye. Beni anırtacak, ılık ılık dölleyecek olan sikicim geliyordu. Hamile kalmayım diye korunmaya bile başlamıştım. Bugün zevk alacaktım, ne olursa olsun. Ama saat 15:00 olmuştu, halen yoktu. 15:30, 16:00 derken, saat 16:15’te kapı çaldı. Ahmet gelmişti. Ama evlatlarımın gelmesine çok az kalmıştı. Ona, “Çok geç kaldın, evlatlar gelecek, şimdi veremem, sikişemeyiz!” deyince, “Bir şey olmaz, onlar gelene kadar sikerim seni canım!” deyip, beni hemen mutfak masasına domalttı.
Ben böyle sikilmek istemiyordum ki. Özlediğim o hissi bu şekilde yaşamak istemiyordum ki. Ama Ahmet’in umurunda değildi. Yarım saate kadar kızım gelecekti ve ben mutfak masasında domaltılmış, gri eşofman altım çıkarılmış, külodumla sikilmeyi bekliyordum. Öylece duruyordum, kollarımı uzatıp masanın diğer kenarından güç alıyordum. Perde açıktı, karşıdan biri görse ne derdim bilmiyordum. Ahmet’in aklına geldi bu, gitti kapattı geldi ve “Hazır mısın aşkım?” dedi. “Hı hı!” dedim. Ve külodumda inmişti. Şimdi, yeni kıllarını aldığım göt deliğim ve alttan amımın deliği karşısındaydı. Ben halen masanın kenarına tutunuyor ve içime girmesini bekliyordum. Büyük hayal kırıklığı içindeydim.
Ve sessizliği Ahmet’in fermuarının açılış sesi bozdu. Fermuarı açıldı, külottan yarağını çıkardı ve bir hamlede amıma soktu. İçime girince, “Ihhh!” diye bir inleme çıktı benden. “Özlemiş misin yarak yemeyi kaltak!” deyince, “Sik ve git!” dedim. Çok üzülmüştüm, resmen kullanılıyordum. Oysa hayallerim çok daha farklıydı ki benim. Ahmet’in orospusu olmaya, yarağını yemeye hazırlanan ben, sanki bir paralı orospu gibi, E5 orospusu gibi hızlıca sikiliyordum. Ama yine de zevk alıyordum. Uzun zamandır yarak girmemiş olan amım kasılıyor, sularım bacaklarımdan aşağı doğru akıyordu. Ahmet ise küfürleriyle acele acele sikiyordu beni. Kısık inlemelerim sessizliği bozuyordu. Hayatımda ilk kez bu kadar hızlı sikiliyordum.
Şimdi zevkten bağırıyordum. Ama bu zevk, yaklaşık 5 dakika sonra bitti. 5 dakika sonra, amım ılık ılık dölleniyordu. Ve Ahmet gene, “Orospu Günseli! Kaltak Günseli!” diye anırıyor ve boşalmasına devam ediyordu. Boşalması bitince içimden çıktı. Ben donup kalmıştım. Ne olmuştu ya? Sikilmiş miydim ben şimdi? Resmen donmuştum. Gözüm masanın üstünde duran selpak mendile gidiyor, (Al Günseli, sil bunla amını!) diyen beynime vücudum karşı koyuyordu. Ahmet ise inlemesi bitince külodunu çekti, pantolonunu giydi, ve kapıyı çektiği gibi gitti. O anki sessizlik beni resmen korkutmuştu. Öylece duruyordum, amımın deliği açık, Bilinçaltımda sanki girecek yarağı bekliyordum. Ama yoktu. 5-6 dakika kaldım öyle, düşündüm. Halen döller sızıyordu bacaklarımdan.
Düşünüyordum, neydim ben, kimdim ben? Resmen bir orospuydum ve orospu muamelesi görüyordum. Salak Günseli! Geri zekalı Günseli! Bok mu vardı kafe açacak? Bok mu vardı o piçten borç alacak? Adam resmen 31 çekmek yerine gelip beni sikip gitmişti. Belki 31 çekmesi bile daha uzun sürüyordu. Ben şu ana kadar her yaptığım sekste deliler gibi boşalırken, 40 yaşımda ilk kez böyle aşağılayıcı bir muameleye maruz kalıyordum. En azından zevk alsaydım ya! Bir kez boşaltsaydı beni ya! Ben çirkin bir kadın değildim ki! Borç içinde olmam, neden aşağılanma sebebim oluyordu?
Ahmet’in döllerini ağlaya ağlaya sildim selpakla amcığımdan, sonra da çektim külodumu. Halen ıslaklık geliyordu. Eşofmanımı çektim, halen ağlıyordum. Banyoya gidip, elimi yüzümü yıkadım. O sırada evlatlar gelmişti eve. Onlara biraz rahatsız olduğumu söyleyip, odamdan çıkmadım…
bende bu kadın gibi alev alev yanıyorum yaa