Ucubeler Sarayında Fantastik Sikişen Masal Kahramanlarının İbretlik Hikayesi; Herkese merhabalar. Bu müthiş azdırıcı siteyi epeydir takip ediyorum ve birbirinden güzel ve bir o kadar da fantastik hikayeler okuyorum. Bu zengin kaynağa ben de bir şeyler katayım ve başımdan geçeni sizlerle paylaşayım istedim. Adım Bülent, (Öğretmenim), işim gereği Denizli’de yaşıyorum. 26 yaşında, atletik vücutlu (1.74 boy, 72 kilo), bakımlı ve yakışıklı biriyim. Hafta sonları Mesleki Açık öğretim Lisesi derslerimiz var. Benim de haftalık 10 saat Cumartesi günleri okulda 11. sınıflara dersim var. Sınıfım pek kalabalık değil. Meslek Lisesi olduğu için sadece bir tane kız öğrencim var, o da evli. Adı Seda, 23 yaşında, 1.60 boyunda ama bakımlı, çok güzel ve aynı zamanda da çok sexy birisi. Onu görebilmek için her hafta sonunu iple çekmişimdir.
Seda ile ders dışında pek fazla münasebetimiz olmazdı. Ta ki, birinci dönem yaptığım sınavlarda onu baştan ayağa süzene kadar. O zaman ilk defa fark etmişti onu inceden süzdüğümü. Hem utanmıştı, hem de hoşuna gitmişti. Teneffüs aralarını hafta sonları 20’şer dakika verdiğimizden, herkes çıkıp giderdi okul dışına; fakat Seda gitmezdi, otururdu Laboratuvarda. İlk sosyal anlamda konuşmalarımız o zamanlarda başlamıştı. Ona bakınca elim ayağım birbirine dolanıyordu, heyecan yapıyordum. Dersi anlatırken gayet rahatımdır, o da bunun farkına varmış olacak ki, hafif tebessümle artık yüzüme bakıyordu. “Hayrola, neden gülüyorsun?” diye sorduğumda, “Bu halini hiç görmedim, ondan gülüyorum!” dedi. “Aslında yırtık biriyimdir, ama nedense senin tam bir afet olmandan kaynaklı bir durum!” dedim, güldü.
Bendeki de fazla cesaret işte, neyime güvenip öyle bir laf ettiysem. Neyse artık gel zaman git zaman, hafta sonları ders aralarında bakışmalarımız, konuşmalarımız daha da artmıştı, daha samimi olmuştuk. Bunu hissedebiliyordum. Hissimin yanlış çıkmamasını, Sedanın beni cebinden bir akşam vakti aradığında anladım. Evde bir yarışma izlediğini, orda sorulan bir sorunun cevabını bilip bilmediğimi sordu, evde tek başına olduğunu ve kocasının kahvede olduğunu söyledi. Sorusunu cevapladım. Evde tek sıkıldığından bahsetti ve beni çaya çağırdı. Teklifini kibar bir dille geri çevirdim. O kadar da cesur biri değilimdir! Hafta içi Perşembe günü benim öğleden sonra dersim yoktur. O gün öğlen gibi Seda beni aradı. 100 TL borç istedi. Ben de, “Olur.” dedim. Çaya çağırdım. Amacım uzun zamandır yapmaya çalıştığım şeyi yapmaktı. Aynı ortamda daha koyu sohbet etmek ona yakın olmaktı.
Saat 13:30’da kapı çaldı, gittim açtım ve karşımda öğrencim değil de sanki bir afet duruyordu. Konu komşu görmesin diye hemen içeri buyur ettim. Girdi ve gayri ihtiyari buna sarıldım, kokladım ve öptüm. “Beni görmeyeli topu topu 5 gün oldu, bu kadar özledin mi?” dedi. Hınzır bir bakışla “Özlemek ne demek canım, gözümde tütüyorsun!” dedim. Teni muhteşem kokuyordu sarıldığımda. Çay, pasta vs. hepsi hazırdı. İkram ettim. Çaylarımızı yudumlarken birbirimize ateşli bakışlarımızı atıyorduk. “Neden ben?” diye, kızların klasik sorusunu sordu. “Nedenini ben de inan bilmiyorum. Ama içimde sana karşı başından beri başa çıkamadığım bir duygu seli var!” dedim. Okuldaki konuşmalarından biliyordum zaten, kocasının A-Sosyal, kendi arkadaşlarının, akrabalarının evlerine misafirliğe dahi gitmek istemeyen, mal gibi birisi olduğunu ve onunla pek ilgilenmediğini. Evleneli 5 yıl olmuştu ve kocası ile artık resmiyet dışında hiçbir duygusal bağının kalmadığını sık sık tekrarlıyordu. Tekrardan açtım o konuyu ve her zamanki gibi dertliydi.
Konuyu pek de uzatmaya niyetim yoktu ve, “Her zamanki gibi güzelsin, fakat bugün bir başka güzelsin. Bir içim su olmuşsun canım!” dedim. Çok hoşuna gittiği mimiklerinden belli oluyordu. Bu bana daha da cesaret veriyordu ve iyice yanına sokuldum. Saçlarıyla oynuyordum, saçlarını topladım. Kafasını kaldırdım ve bana doğru bakmasını söyledim. Göz göze gelmiştik artık. O ateşli dudaklarına yapışıverdim. O denli sıcak dudakları vardı ki, beni somururken dudaklarım adeta alev alev yanıyordu. Kaldırıp benim odaya götürdüm orada yatağıma uzandık ve öpüşmeye orada devam ettik. Yaklaşık 10 dakika öpüştük, elleştik, seviştik. Yalaşırken bir yandan o benim üstümü, ben de onunkini soyuyordum. Bir tek altımda boxerım kalmıştı. Önce benim boxerı, ardından da onun dantelli külotunu çıkardım. Artık ten tene değiyordu. Sikim Şahap füzesi gibi olmuştu adeta!
Dudaklarını somurduktan sonra, boynunu, omzunu ve o hayranlıkla ellediğim, ara sıra da ısırdığım göğüslerini yaladım bitirdim. Göbeğinden, klitorisine, oradan da o güzelim amcığına indim. Zaten ıslanan bal kutusunu, hem içten hem de dıştan, dil darbeleriyle iyice ıslattım. Seda iyice gevşemişti ve artık kıvama gelmişti. Bir ten ancak bu kadar beyaz olabilir. Bir vücut ancak bu kadar bakımlı olabilir. O kadar am siktim, böylesini gerçekten de görmedim. Bacakları sütun gibi, göğüsler beş yıldır evli olan birine göre dip diri diyebilirim. Kalçalarını da söylemeden geçemeyeceğim. Onlar da Latin güzellerin kalçalarını aratmaz. Belli ki, dün tüm vücuduna ağdasını yapmış, sonra da hocasına gelmiş! Ayak bileklerine kadar öptüm, yaladım. Sonra da 69 pozisyonuna geçtik.
Yarağımı öyle bir yalıyordu ki benim küçük oruspum, bu işin ehli olduğu her halinden belliydi. Tabi o arada ben de boş durmuyordum. Ufak dil darbeleriyle o güzelim kuyudan birkaç kez epeyce su çıkarttım. Teninin her santimetrekaresi muazzam kokuyordu. Bu koku ve ağzında benim yarağı emişi artık kaçınılmaz sonu getirdi. Öyle şiddetli boşaldım ki ağzına, eminim döllerim bademciğine kadar ulaşmıştır. Daha sonradan onları peçeteye tükürdükten sonra, gidip bir bardak su içip tekrardan geldi yanıma. 5-10 dakika yine seviştik. Eee tabi öyle bir afet varken benim sikim hiç iner mi? Bana, “Sen nasıl bir Playboysun! Ağzımı doldurdun, ama bakıyorum da halen kazık gibi!” dedi. “Ben öyle kolay kolay tükenmem, yanımda sen varken!” dedim. Ben sırtüstü uzanırken gelip benim matkabın üstüne oturdu. Önce yavaştan inip kalktı, sonra da üstüme çektim kendisini. Kalçalarından kavrayıp alttan inip kalktım, amına sert gidiş gelişler yapıyordum. Üstümde inim inim inlemeye başladı adeta. “Aşkım benim, bir tanem, sik beni, içime boşal!” diye haykırıyordu.
Ben de daha fazla dayanamayıp içine oluk oluk akıttım menilerimi. Hareketsiz birkaç dakika altlı üstlü kaldık öylece. Sohbet ettik ve seksten ilk defa bu denli tat aldığını söyledi ve bunu her hafta tekrarlamak istediğini kulağıma fısıldadı. Doğal olarak çok hoşuma gitmişti beğenilmek ve bu kadar güzel ve alımlı hem de genç birini sikmek. Banyoya girdik beraber banyo yaptık. Tam çıkmak üzereydik ki, fikrimi değiştirdim ve o iç çamaşırını giymek üzereyken arkadan sarıldım sıkıca. Onu tekrardan yalamaya başladım. Kulaklarını, ensesini, sırtını, aşağılara inip o şahane kalçalarını hepsini yaladım, dilimle ıslattım. Tekrar ayağa kalktım, bir ayağını elimle kaldırıp duvara yasladım. Bir yandan deli gibi öpüşürken bir yandan da benim Süper Mario’yu tekrardan Seda’nın bal kutusuna soktum…
Benim Süper Mario tekrar büyümüştü! Aman Tanrım! Yok böyle bir adrenalin. Ayakta pompaladıkça Sedacığımın gözleri de yavaş yavaş kayıyordu ve zevkten boşaldığı aşikardı. O boşaldıkça amının etrafı ve sikim kayganlaştığı için gitgellerim daha da hızlanıyordu. 3. ve son volkanik patlamamı büyük bir hazla gerçekleştirdim. O an herhalde dünyanın en mutlu ve en rahat erkeği bendim. Kendimi kuş gibi hafif hissediyordum. Yorulmuştum belki ama, tatlı bir yorgunluktu benimkisi.
Seda artık her Perşembe bana geliyor ve her seferinde farklı fanteziler yaşıyoruz. O da ağzının tadını biliyor, ben de. İkimiz de çok memnunuz halimizden. Seda ile ileride deneyeceğimiz farklı fantezilerimizi yine sizinle paylaşmak isterim!