Takipçilerimiz Yine Boş Durmuyor Pompalamaya Devam Ederken Güzel Anılar Biriktirmişler; İsmim Zeliha, 29 yaşında, 1,68 boyunda ve 60 kiloda, kapalı bir bayanım. Kapalı derken, kocamın zoruyla kapandım. Bir kızım var sezeryanla olduğu için başka evlat istemedim. Kocam zorlasa da, ben hep karşı çıktım, bir daha evlat yapmadım.
Kocam fabrikada vardiyalı bir işte çalışır. Kazancı fazla olmadığı için maddi durumumuz da pek iyi değil, ama geçinip gidiyoruz işte. Kocamla maalesef monoton bir hayatımız var. Kendisi 1,70 boyunda ve 95 kiloya yakın. Kendine hiç bakmaz. Ne giyinmesini bilir, ne de kadın ruhundan anlar. Ama sorsanız yatakta ondan iyisi yok. Yatakta ise 5 dakika bile sürmez ilişkimiz, sonra da,
“Bu kadar uzun kimse yapamaz, benim kıymetimi bil!” diye övünür.
İnanın 11 senelik evliliğimde bir kez olsun seksten zevk almadım. Ne doğru dürüst öpüşmesini bilir, nede başka yerlerimi öper sever. Bir kez başka kadınlardan duyduğum için ben ona oral yapmaya niyetlendim, bana söylemediği laf, etmediği hakaret kalmadı.
“Öyle şeyleri orospular yapar, yarın bir gün benim de sana yapmamı beklersin!” falan filan…
Bir gün bizim oturduğumuz mahallede bir müstakil ev satıldı. Alan kişiler Türk olduğu için çok sevindim. İnşallah iyi insanlar olur da en azından komşuluk yaparız diye ümit ettim. İsimlerini sonradan öğrendiğime göre, Jale ve Hakan isminde evli bir çift imiş alanlar. Durumları çok iyiye benziyordu, adamın makam arabası gibi koskocaman bir arabası, hanımında da son model bir Jip vardı. Taşınırlarken ben kocama,
“Bir hayırlı olsun ve hoş geldin diyelim, çay, kurabiye, börek falan yapıp yanlarına gidelim. Malum adamlar sabahtan beri taşınmayla uğraşıyorlar!” dedim.
Kocam başta mırın kırın etse de razı oldu ve gittik. Jale hanım ve kocası Hakan çok ama çok iyi insanlara benziyorlardı, öyle havalı falan hiç değiller, aksine çok mütevazi idiler. Bize karşı da çok iyi davrandılar ve teşekkür ettiler.
İki gün sonra Jale hanım elinde benim bıraktığım tepsi ve çantayla kapımı çaldı. Güzel bir çiçek almış ve çantayı da çikolata ile doldurmuştu. Jale hanıma,
“Neden zahmet ettin, ne gerek vardı…” diyerek içeri buyur ettim ve akşama kadar oturduk, sohbet ettik, çay kahve içtik.
O günden sonra çok samimi olduk. Kocam, Hakan’ı beğenmese de ziyaretlerine kocamla beraber gidip gelmeye başladık. Kocam sanırım Hakan’ı kıskanıyordu. Hakan 1,80 boylarında ve çok atletik bir vücuda sahipti. Genelde çok dar gömlek veya tişört giyerdi. Adamdın vücudunda yağ denen bir şey yoktu neredeyse.
Hakan’ın birkaç tane Süpermarketi varmış ve yanında nereden baksan 35-40 kişi çalışıyormuş. Bir akşam yine onlara oturmaya gitmiştik. Sohbet esnasında konu işten güçten açılınca, Jale bana,
“Sen neden çalışmıyorsun Zeliha, eve katkın olur ve en azından evde boş oturmazsın!” dedi. Kocam hemen atladı,
“Gerek yok, ben çalışıyorum! Hem kapalı olduğu için ona iş vermezler!” dedi. Jale de kocama,
“Eğer isterse bizim markette kasada çalışabilir. Hem ben de sürekli marketteyim, beraber gider geliriz, gözün arkada olmaz!” dedi.
Akşam evimize dönünce kocamı yalvar yakar ikna etmeye çalıştım. Sonuçta ayda 1.400 Euro maaş alacağım için ikna oldu. Dünyalar benim olmuştu.
Birkaç gün sonra işe başladım. Kızım okula gittiği için sabah 8’den 16’ya kadar çalışıyordum. İşi çok çabuk öğrendim, kasa işi çok kolaydı ve iki aya kalmadan neredeyse her şeyi biliyor ve her işe yardım ediyordum. Jale ile de çok yakın arkadaş olmuştuk.
Bir gün sabah yine Jale’nin arabası ile işe giderken, konu evlilikten, mutluluktan açıldı ve sonunda sekse geldi. Jale bana,
“Seks hayatınız nasıl gidiyor Şekerim?” diye sorunca ben,
“Ehh işte, öyle böyle idare ediyoruz!” diyerek geçiştirdim. Ama o anlatırken ağzım açık kaldı. Kocası ile yaptıklarını anlatırken hem gözünün içi gülüyor, hem de ara sıra kasığını tutup,
“Sorma, benimki akşamdan sevişmeye bir başladı mı, sabah saat üçe dörde kadar yapar. Aramızda kalsın, Hakan’ınki oldukça büyük, bazen karnıma ağrılar girer, bazen de yürümek bile zor gelir, resmen yürüyüşüm değişir. Üstelik beni yalayarak bir iki kez orgazm etmeden asla girmez bana!” dediğinde bende film koptu.
“Yalar mı? Nasıl yalar?” diye sorduğumda, Jale başladı gülmeye ve
“Nasıl yalayacak canım, amımı götümü, her tarafımı yalar! Hele bazen 69 oluruz, bu en sevdiği pozisyon, işte o zaman yarım saate yakın o beni, ben de onunkini yalarım!” demez mi.
O gün iş yerinde çalışırken aklım başımda değildi, sürekli Jale’nin anlattıklarını düşündüm durdum.
Pazartesi sabah birlikte işe gitmek için yine Jale’nin arabasının yanına indim. Jale evden çıktığında yürüyüşü değişmişti, resmen bacakları ayrık ayrık ve zorla yürüyordu. Bana gülümseyip,
“Günaydın!” dedi. Arabaya otururken altına küçük bir yastık koyunca,
“Hayırdır ne oldu, hasta mısın, istersen sen gelme ben otobüsle giderim!” dedim.
“Yok canım birazdan geçer popomun sızlaması, dün gece Hakan yine coştu ve son olarak arkadan yaptı, oranın da hastası, girince çıkmak bilmiyor!” dedi ve güldü.
“Arkadan derken?” diye sorunca,
“Ahh Zeliha, sen de bu yaşına gelmişsin, genç kız gibi soru soruyorsun. Arkamdan yaptı, yani götümden sikti, şimdi anladın mı?” dedi. Ben şaşkınlıkla,
“Gerçekten mi?” diye sorunca,
“Niye inanmıyorsun kız, kocan seni hiç arkadan yapıyor mu?” dedi. Ben de nasıl oldu bilmem ama,
“Bırak arkadan yapmayı, önden bile doğru dürüst yapmaz!” dedim.
“İlahi Zeliha, tam bir alemsin valla!” dedi ve gülüştük, devam ettik yolumuza.
O günden beri ailecek her bir araya geldiğimizde gözüm hep Hakan’ın önüne kayıyordu. Pantolonun önü öyle şişkin duruyordu ki… Karısıyla nasıl seviştiklerini gözümde canlandırmaya çalışırken buluyordum kendimi, içim bir tuhaf oluyordu. Ama Hakan’ın da ara sıra bana baktığını yakalamıştım bu arada… Utanıp başka yere baksam da, genelde mutfağa gidip gelirken götüme baktığını hissediyordum.
Günlerim artık daha bir değişik geçiyordu. Kocamı aldatmak asla aklımdan geçmiyordu. Günah olduğunu da biliyordum. Ama yine de kaçamak bakışlarla Hakan’ın önüne bakmaktan kendimi bir türlü alamıyordum. Ve yalnız kaldığımda onunla seviştiğim hayaller kuruyordum.
Yaz tatili vakti geldi. Ben markette işe başlamadan çok önce kocam çalıştığı Fabrikadan üç haftalığına izin almıştı, birlikte Türkiye’ye gidecektik. Ama şimdi benim durum değişmişti. Markette herkes eski çalışanlar olduğu için millet iznini ayarlamış, ama bana izin yoktu. Ben de gideyim desem markette duracak insan kalmayacaktı. Samimiyetimizi kullanıp özel bir muamele de istemedim. Hakan abi de,
“Zeliha, söz, seneye yaz tatilinde sana bir ay izin vereceğim. Bize çok yardımcı oldun bu sene, ben de unutmam bu iyiliğini!” dedi ve teşekkür etti. Ben artık kocama,
“Siz bensiz gidin memlekete!” demek zorunda kaldım. “Nasıl olsa Jale var, arkadaş olur bana, zaten koca gün markette çalışıyor olacağım.”
Evde boş oturmayıp çalışmama ve eve para getirdiğim için hoşnut olan kocam hemen razı oldu. Kocamla kızımı taksiye bindirdik ve havaalanına gittiler. Akşam Türkiye’den aradı kocam ve
“Bizi merak etme, sen kendine dikkat et, biz babamlarla iyiyiz burada!” dedi.
İlk kez yalnız kalıyordum koca evde… Bekar bir kadın gibi… Ne koca, ne evlat…Yatakta soyunup sere serpe yattım, yine Hakan’la ilgili ayıp hayaller kurdum, kendimi okşayarak uyudum. Ertesi sabah işe giderken Jale,
“Kızımla iki hafta okulu ile tatile gidiyoruz. Velilerden iki kadın da gitmesi lazımmış, ben de bu sene tatile gidemiyorum diye kabul ettim! Zeliha bak buralar sana emanet. Hakan yemek ve çamaşır işinden anlamaz, ben sana bir anahtar vereyim, bizim eve de bakar ol, ama lütfen kızma ve sana bir maaş da ikramiye verelim, yoksa Hakan kabul etmez!” dedi. Ben,
“Seve seve yaparım canım, ikramiyeye ne gerek var!” desem de, Jale ısrar edince ekstra maaşı kabul ettim.
Bir gün sonra Jale’yi kızı ile hava alanına Hakan abi götürdü. Hakan abi genelde akşamları eve saat yedi sekiz arası gelirmiş, ben de o gün işten çıktım, doğru Hakan abilere geçtim. Evi toparladım, bir güzel de yemek yaptım. Masayı itinayla, peçetesine, soğuk suyuna, birasına, vazosundaki çiçeğe kadar hazırladım ve çıktım.
İkinci gün yine mesaiden sonra onların eve gittim, yemek yaptım, masayı hazırladım, tam çıkmak üzereyken Hakan abi erkenden geldi.
“Zeliha dünkü yemek harika idi, ellerine sağlık, ben alışkın değilim öyle güzel yemeklere, Jale pek anlamaz, bak beni şişmanlatacaksın onlar gelene kadar!” diye takıldı.
“Afiyet olsun!” deyip çıkacakken,
“Zeliha nereye? Otur, beraber yiyelim, sen de yalnızsın ben de, bir tencere yemeği kim yiyecek?” diye ısrar edince, birlikte yemeyi kabul ettim.
Yemek yerken Hakan abiyi Jale aradı, yarım saat konuştular. Yemekten sonra Hakan abi,
“Zeliha oldu olacak bir de çay demle de içelim!” deyince, kıramadım çayı da demledim. Tam çaylarımızı salona götürmüştüm, sohbete dalmıştık ki kocam aradı. Hakan abiye sessiz olmasını işaret edip, telefonu açtım. Kocam,
“Neredesin?” diye sorunca,
“Evdeyim, nerede olacağım bu saatte!” diyerek tersledim adamı… Kısa bir konuşmadan, günümün raporunu verdikten sonra kapattı telefonu… Hakan abi manalı bir bakışla gülümseyerek,
“Niye bende olduğunu söylemedin Zeliha?” dedi. Yüzüm kızardı biraz, utanarak omuzumu silktim,
“Neme lazım, yanlış anlar, bana kızar, olay çıkarır! Ona laf anlatmaya çalışmaktansa bilmemesi daha iyi benim için…” dedim.
“Zeliha bozulma ama senin kocan biraz yabani! Birbirinizden ayrısınız ve seninle bir dakika bile konuşmadı ve ilk sorduğu şey de ‘Neredesin?’ oldu!” dedi.
“Aman Hakan abi, benim bütün hayatım bu… Böyle gelmiş, böyle gider. Maalesef değişmez. Söylediklerinde çok haklısın kocam odunun teki!” dedim. Çaylarımızı içerken Hakan abi,
“Zelihacım, müsaadenle ben üzerime rahat bir şey giyeyim. Oturur sohbet ederiz, nasıl olsa artık arayan soran olmaz!” dedi.
Üzerine bir tişört ve spor pantolonu ile geldi içeriye. Ama eşofman tarzında giydiği şey çok ince olduğu için önündeki şişkinlik çok net görünüyordu. Sohbete başladık, çay kahve derken saat on olmuştu. Onunla konuşmaya, gülüşmeye doyamıyordum ama sonunda gitmek için müsaade istedim. Hakan abi,
“Zeliha yarın pazar güzelim, iş yok. Gidip ne yapacaksın? Benimle otur. Hem uykun gelince geç, misafir odasında yat. Korkacak bir şey yok, yabancı mıyız allasen?” deyince ben gaza geldim,
“Yoo niye korkayım? Senden korkacak halim yok ya… Ama yine de doğru olmaz gecenin bu saatinde, ben gideyim!” dedim yarım ağızla…
Aslında pek de gitmek istemiyordum doğrusu… Dediği gibi, eve gidip tek başıma ne yapacaktım ki… Burada oturup hayran olduğum erkekle dibdibe konuşup sohbet etmek, arada onun kabarmış önünü izlemek hoşuma gidiyordu. Odun kocamla sessiz sedasız geçen monoton akşamlardan sonra iyi gelmişti bana bu… Hakan abi,
“Bak sen de ben de yalnız oturmaktansa sohbet ederiz biraz daha!” diye ısrar edince kıramadım. Ben gitmekten vazgeçince, Hakan abi kilere indi ve bir şişe beyaz şarapla yukarı geldi tekrar…
“Zeliha hiç şarap içtin mi?” dedi yüzüme ilgiyle bakarak soruyordu. Yüzüm kızardı, utandım.
“Hayır içmedim, hem alkol almak günah, içemem.” dedim.
“İlahi Zeliha, şarap alkol değil ki, üzüm suyu. Gel felekten bir gün çalalım, aramızda kalır, kimseye söylemeyiz, söz!”
“Bilmem ki…” dedim yarım ağızla… “Hiç içmedim. Hem günah…”
“Jale bunu çok sever, her akşam beraber bir iki kadeh alırız. Ama eğer sen yok ben içemem, bana ağır gelir diyorsan, içme!” dedi. O sırada yine gaza geldim,
“Jale içiyorsa bana niye ağır gelsin ki, tamam içelim!” dedim. Kalktı slow bir müzik açtı ve iki bardak getirdi. İkimize de yarımşar kadeh doldurdu (Şarap öyle içilirmiş sonra öğrendim) ve sohbete koyulduk yine…
Üçüncü kadehten sonra başımın döndüğünü hissettim, vücudumun her yerini ateş basıyordu sanki. Hakan abi de,
“Bak yanakların kızardı, istersen fazla içme!” dedi. Ben de gülerek,
“Haklısın, her tarafımı ateş bastı, nasıl üzüm suyuysa bu şarap!” dedim. O sırada Hakan abi,
“Dur ateşine bir bakayım! Korkmaya başladım, gerçekten yüzün kıpkırmızı oldu.” diyerek karşı koltuktan kalktı, yanıma oturdu. Elinin dışı ile yanaklarıma temas edip,
“Valla haklısın, yanakların ateş gibi yanıyor resmen!” dedi ve güldü. Sonra da, “Biliyor musun, yanakların kızarınca daha tatlı oldun!” deyince utandım, yüzümü çevirdim. Hakan abi,
“Utanacak bir şey yok Zeliha, gerçekten güzel oldun, zaten güzel bir kadınsın, ama böyle daha güzel oldun! Ama istersen eşarbını ve üzerindeki ceketini çıkar, yoksa havale geçireceksin!” deyip gülümsedi.
Onun ilgisi ve başımın dönmesiyle bir cesaret geldi bana, her şeyi boş verdim. Eşarbı çıkardım, saçlarımı serbest bıraktım. Saçlarım nerdeyse kalçalarıma kadar uzundur. Sonra ceketi de çıkardım. Altımda sıfır kollu ve daracık tişört olduğunu unutmuşum. Göğüslerim oldukça büyük ama dik olduğu için, Hakan abi gözleri fal taşı gibi açılmış durumda, hayranlıkla göğüslerime bakıyordu.
“Offf Zeliha, çok güzelsin inan… Böyle bir güzelliği neden saklıyorsun?” dedi. Ben yine utanıp,
“Aman, sanki güzel olsam ne olacak, kıymetini bilen olmadıktan sonra!” dedim. O sırada Hakan abi saçlarımı kafamdan aşağı ta kalçalarıma kadar okşayıp,
“Bu güzelliğin kıymetini bilmeyeni vurmak lazım, nasıl bir erkek senin ahmak kocan?” dedi. Eli kalçamın üzerinde kaldı. Kalçamı okşamaya başlayınca,
“Hakan abi yapma lütfen…” diyerek döndüm. O sırada yanağımdan öyle sıcak öptü ki, bir tuhaf oldum. Bir yandan hoşuma gitmişti, bir yandan da,
“Abi yapma lütfen…” demeye devam ediyordum. Boynumu, boğazımı öpmeye, kulak mememi emmeye başladı. Sonra kulağıma,
“Şarap da aramızda kalacak, bu yaptıklarımız da… Ben artık dayanamıyorum, lütfen kırma beni Zeliha!” dedi. Bedenim titriyordu resmen. Ağzım, “Yapma!” dese de, içimden devam etmesini umuyordum. Yavaşça arkamdan tişörtümü çıkarttı ve hemen sütyenimi de açtı, önüme geçti. Ben,
“Abi yapma…” dedikçe göğüslerimi ve meme uçlarımı emiyordu. Bacak aram resmen ıslanmıştı. Ne oluyordu bana böyle? İçimdeki yangına, arzularıma karşı koyamıyordum…
Salondaki koltukları çok genişti, yatak gibiydi nerdeyse. Beni yatırdı ve eteğimle külotumu çıkarttı. “Yapma abi…” desem de, bacak arama yumulmuştu bile. O aşamadan sonra bende film koptu. Amımı öyle bir yalıyordu ki, dilini içine sokarak, am dudaklarımı tek tek emerek, klitorisimi dudaklarının arasında sıkıştırıp sündürerek…
Sonunda bana birden bir titreme geldi, ölüyorum sandım ve amımdan resmen sular akmaya başladı. Orgazm dedikleri bu olsa gerek. İnanın yarım saate yakın yaladı amımı ve o yarım saatte belki üç kez orgazm oldum. Bulutlarda uçuyordum resmen. On bir yıllık evliydim, ama bu duyguyu daha önce hiç yaşamamıştım.
Sonunda doğruldu, beni kucağına aldı ve ikinci kata çıktık. Ben kucağında, bir yandan dudaklarımı emiyor, bir yandan merdiven çıkıyordu. Bu nasıl güçlü bir adam böyle diye düşünürken yatak odasına geldik.
Koskoca bir yatakları vardı, yatırdı beni. Ve önümde soyunmaya başladı. Baksırını çıkarınca nerdeyse dilimi yutuyordum. Aman Tanrım, o nasıl bir yaraktı öyle, uzunluğu nerdeyse bileğim kadar ve başı kalın mı kalın. Jale demek ki, “Hakan’ınki oldukça büyük!” derken abartmamıştı. Hakan yarağını ağız hizama getirip,
“Şimdi de senin hünerlerini görelim bakalım!” diye dudaklarımın arasına doğru dayadı. Sıra bende idi. Beni böyle dili ve ağzı ile üç kez orgazma ulaştıran adama mümkün mü yok demek?
Çekingen bir tavırla, titreyen ellerimle tuttuğum yarağını yalamaya başladım. Ama kafası bile ağzıma sığmıyordu, zorlanıyordum iyice. Acemice ve korkuyla karışık merak içinde, elimden geldiği kadar yaladım… On dakika geçmeden, Hakan,
“Şimdilik yeter bu kadar! Şimdi de amının hünerlerine bir bakalım!” deyip yarağını ağzımdan çekti. Yatağa yanıma sırtüstü uzanıp,
“İlk seferinde gel sen üzerime canım!” dedi.
Kocam beni sikerken hep altına alırdı. Yine acemi hareketlerle üzerine çıktım. İçime almama izin vermedi önce… Belimden tutup bastırarak am dudaklarımla Hakan’ın göbeğine yapışmış yarağı üstünde ileri geri gitmemi sağladı. Tüm bu sürtünmeler sırasında klitorisimden aldığım zevk delirtti beni, am sularımla resmen yıkadım yarağını…
En sonunda onun yönlendirmesiyle yarağı başından tutup ıslak amımın ağzına yerleştirdim. Amım o kadar ıslak olmasına rağmen sırf o kocaman başını içime alana kadar öldüm nerdeyse. Ama Hakan hiç alttan hareket etmiyor,
“Aşkım sen kendin ayarla, yavaş yavaş. Hepsi girince biraz acır belki, ama sonra alışırsın!” diyordu.
Ona söylemesi kolay, o yarak sonuçta bana giriyordu. Amım yırtılıyor sandım, ama sonunda yarısını almıştım ve artık durmak niyetim de yoktu. Biraz daha, biraz daha derken sonunda taşaklarına kadar oturdum.
Yarağını sanki midemde hissediyordum. Yarağı komple içimde iken hiç kımıldamadan, on dakikaya yakın sadece öpüştük, yiyiştik. Sonunda dayanamadım ve hafiften kalkıp oturmaya başladım…
Tanrım bu ne güzel bir şeydi böyle, amımın duvarlarında kalın yarağının damarlarını hissediyordum. Amım yarağına alıştıkça alıştı ve benim hareketlerim de daha bir serileşti. Gittikçe hızlanan bir tempoyla kalkıp oturuyordum artık. Kocamdan alışık olduğum için bitecek korkusu ile, bir ara çok hızlanmışım. Hakan,
“Aşkım acele etme, daha sabaha kadar vaktimiz var, sabaha kadar o senin, elinden alan yok, tadını çıkar!” demesi ile yavaşladım.
Bir on beş yirmi dakika sonra Hakan beni üzerinden indirip altına aldı, bacaklarımı omzuna attı. Yarağını amıma tek seferde köküne kadar sokunca tekrar yırtılıyorum sandım. O esnada öyle bir bağırmışım ki, nerdeyse tüm mahalleyi ayağa kaldıracaktım. Hakan,
“Aşkım sakin ol, adam öldürüyorum sanacaklar!” diye güldü.
“Gülme aşkım, o yarak sana girse ölürsün valla!” dedim.
Ufak ufak hızlanarak pompalamaya başladı. Artık orgazmlarımı saymaktan vazgeçmiştim. Ama bende tam yine bir titreme başladığında Hakan iyice hızlandı. Ben yeniden orgazm olurken Hakan da boşaldı.
On bir yıllık evliliğimde kocamla hiçbir zaman aynı anda boşalmamıştım. İçime Hakan’ın dölleri bahçe hortumundan akar gibi akıyordu. Birbirimize kenetlendik ve içimden çıkmadan beni üstüne aldı.
İyice yorulmuş ve mayışmıştım. Hakan altımda ve yarağı içimde, bir saate yakın uyumuşum. Hakan’ın alttan amıma pompalamasıyla uyandım. Dudaklarına dudaklarımı verip öpüştükten sonra,
“Sen nasıl bir insansın böyle, halen mi sikiyorsun beni?” demem gülüp,
“Evet canım, doyamıyorum sana!” dedi ve beni üstünden indirdi. Beni dört ayak pozisyonuna alıp arkama geçti. Yine sikecek diye beklerken, başladı hem amımı hem götümün deliğini yalamaya. Böyle bir zevk yok dünyada, perişan oldum.
Sonunda götümün deliğine okkalı bir tükürük bırakıp, o koca yarağını götüme dayadı. Niyetini anlamıştım, götten sikecekti beni. Telaşla,
“Hakan yapma kurban olayım, oraya girmez, ölürüm valla, hem oradan daha hiç yapmadım!” desem de, Hakan’ı durdurmak imkansızdı.
Ama ne kadar denediyse de girmedi. Komodinden kreme benzer bir şey aldı ve bu sefer hem yarağını, hem götümün deliğini kremledi.
“Aşkım kasma kendini, ben bu götü sikmezsem uyuyamam, kasarsan acır, serbest bırak kendini!” dedi.
En sonunda yarağının kafasını götüme öyle bir geçirdi ki, dudağımı ısırdım, gözümden yaş geldi. Hakan,
“Bak aşkım kafasını aldın işte, gerisi kolay!” dese de ben ölüyordum acıdan…
Yarağının kafası götümde hareketsiz beklerken bir yandan da amımı okşamaktan alamıyordu kendini. Amımı okşadıkça ben gevşedim ve sonunda milim milim de olsa, o koca yarağı götüme tam olarak aldım. Yavaş yavaş acı geçti ve o koca yarak götüme girip çıktıkça resmen zevk almaya başladım.
Tabii arkama girip çıkarken, amımı da sürekli okşamaya devam etti. Yarım saate yakın götümü sikti ve en sonunda içime boşaldı. Yarağını götümden çıkarmadan yan yatırdı beni, 66 pozisyonunda arkamdan bana sarıldı ve uykuya daldık…
Sabah bir uyandım ki, o koca yarağı halen götümde. Yavaşça kendimi çekip yataktan kalktım. Duşa gidecektim, ama yürümekte zorlanıyordum. Jale’nin yürüyüşünün bazen neden öyle değiştiğini şimdi çok iyi anlıyordum.
Duşumu yaptım. Kahvaltıyı hazırladım ve Hakan’ı uyandırdım. Yüzünde bir gülümsemeyle beni öptü ve
“Aşkım harikaydın dün gece! Artık bizimkiler gelene kadar buradasın, hiçbir yere göndermem seni!” dedi…
O günden beri artık sikişmeden duramıyoruz. Fırsat buldukça, arabada, depoda, bazen de otelde beni sikmeden bırakmıyor.
Seni çok seviyorum koca yaraklım ve o yaraksız yaşamak istemiyorum!
Aslında farklı pozisyonlar ile zenginlik katabilirlerdi ama böyle de iyi gözüküyor.