Karabük Üniversitesi İktisat Bölümü Zencilerle Hatıra Fotoğrafı Çekildiler; Zenciyi ilk kez, vitrinin ayna gibi parlayan camında görmüştüm. Tam arkamızda durmuş bizi seyrediyordu. Gerçi ben şimdi “bizi” diyorum ama, aslında seyrettiği yalnızca karımdı tabii…

Onun neyi görebildiğini ben de görebilmek için bir adım geriye gitmiş ve karıma baktım. Öne doğru eğilmiş, vitrinin ön tarafında, en altta duran incik boncuğu inceliyordu. Kıçındaki daracık ve küçücük blue-jeans şorttan dışarı taşanlar, gerçekten bakılacak gibiydi.

Bu şortu, eski bir pantolonu keserek yapmıştı. Tabii makasın ayarını da iyice kaçırmıştı. Sonuçta, dik durduğunda bile kalçalarının bacaklarıyla birleştiği yerdeki yuvarlakları ortada bırakan, ağı da bir parmaktan daha enli olmayan, son derece seksi bir şort çıkmıştı ortaya.

Zaten külot kullanmak gibi bir alışkanlığı yoktu karımın ama, eğer olsaydı bile, bu şortun altına, dışarıya taşıp görünmeden giyecek bir külot bulmak da mümkün değildi her halde. Böyle öne eğildiğinde ise, kalçalarının neredeyse yarısı ortaya çıkıyordu.

Yüksek topuklu açık mavi ayakkabılarının iyice uzunlaştırdığı güzelim bacakları hafifçe aralık, dizleri gergin, öyle öne eğilmiş dururken, gerçekten bakılmaya değer bir haldeydi.

– “Seyircinin farkında mısın?” diye sordum ona.

– “Neden bu incik boncuğa ilgi gösterdiğimi sanıyorsun ki?”

Aslında bunu tahmin etmem gerekirdi. Karım gibi kendini teşhire meraklı birinin seyredildiğinin farkında olmayacağını düşünmek bile mümkün değildi. Bunu bildiğim için, normal olarak ben de çevreye dikkat etmeye alışıktım. Ama bu sefer atlamıştım galiba.

– “Peki ne kadardır seyrediyor ki seni…?” diye sordum karıma. “Ben az önce farkına vardım da…”

– “Çok olmadı canım. Merak etmene gerek yok. Bir önceki vitrinin önünden beri peşimizde, o kadar.”

Camdaki aksinden zenciyi incelemeye başladım. Hakkında ilk vardığım yargı, bu kentte bol bol bulanan Amerikalı askerlerden biri olamayacağıydı. Bir hayli iri yarı ve oldukça şıktı. Koyu renk bir kostüm giymiş, kravat takmıştı. Üstelik 40 yaşının üstünde olduğu da kesindi. Olsa olsa Afrikalı bir işadamı ya da turist olabilirdi. Bir elini cebine sokmuş duruyor ve gizlemeye çalışmadan karımı seyrediyordu.

Cadde boyunca aşağıya doğru yürüdüğümüzde de, peşimizden geldi. Yalnızca bir kaç adım arkamızdaydı. Geri dönüp bakmıyordum ama, gözlerinin, karımın attığı her adımda çalkalanıp titreyen kıçından ayrılmadığından emindim. Hangi erkek önünde böylesine sik kaldırıcı bir manzara bulur da bakmaz ki zaten…

Caddenin sonundaki kaldırım kahvehanesine oturduğumuzda da, gelip bitişiğimizdeki masaya, karımın tam karşısına gelecek şekilde oturdu. Gerçi karım da ben de onu görmezlikten geliyorduk ama, hiç bir hareketini de kaçırmıyorduk. Bu arada karım da, tüm teşhircilik isteklerini tatmin edecek bir fırsat yakalamış oluyordu.

İşe, iskemlesini masadan uzaklaştırarak başlamış ve zenciyle bacaklarının arasında hiç bir engel kalmamasını böylece sağladı. Sonra da, gerçekten sik kaldırıcı bir şova girişti.

İlk başta dizleri, birbirinden yalnızca on santim kadar ayrık duruyordu. Ama hesapta kendini benimle konuşmaya kaptırınca bu aralık giderek büyümeye başlamış, sonra da kalçalarını iskemlenin ön tarafına kaydırıp, sırtını arkaya yasladı.

Şimdi de, bacaklarını farkında değilmiş gibi oynatmaya girişmişti. Dizlerinin arasındaki açıklık, kimi zaman iki karışa ulaşıyordu. Şortunun incecik ağı, böyle bir durumda hiç bir şeyi saklayamıyordu tabii. İpliklenmiş kumaş parçasının iki yanından fışkıran kumral kılları görmemek için kör olmak gerekliydi.

Göz ucuyla da olsa, zencinin alev alev yanan gözlerinin bu noktada sabitleştiğini görebiliyordum. Oturduğunda ısmarladığı kahveye dokunmamıştı bile. Yine de, yaptığını gizlemeye çalışmıyordu. Öyle oturuyor ve kilitlenmiş bakışlarla karımı seyrediyordu.

– “Görüyor musun nasıl baktığını kocacığım?” dedi karım. “Sanki gözleriyle sikiyor beni. Amımı sulandırdı.”

– “Görüyorum canım… Pantolonun önünü de görüyor musun? Önündeki koca kabarıklığı? Senin amın sulandıkça herifin yarak aynı oranda kalktı…”

Karımı iyi tanıdığım için, söylediğinin doğru olduğunu biliyordum. Her zaman böyle olurdu zaten. Kaldırımlar insan dolu olmasa, tahrik oldukça daha ileri gideceğinden ve zenciye hemen oracıkta akıl almaz manzaralar sergileyeceğinden emindim.

– “Hadi aşkım.” dedim sonunda… “Size baka baka benim de sikim taş gibi oldu. Evimize gidelim de zenci niyetine geçireyim sana… Bir güzel sikeyim. Nasıl olsa ortalık yerde zencinin altına yatacak halin yok… O sulanmış amcığın boşa gitmesin bari…”

Hesabı ödeyip kalktık ve caddenin üst tarafından duran otomobilimize doğru yürümeye başladık. Tabii zenci de, beş altı metre arkamızdaydı. Arabanın içine oturduğumuzda ise, tam yanımıza gelip durdu. Yüzünde büyük bir tebessümle bize bakıyordu. Ben motoru çalıştırırken de, sokulup karımın camının önüne geldi.

Artık yüzünü göremiyorduk. Ama gözümüzün önünde gerçekten ilginç bir manzara vardı. Pantolonunun önünde kocaman bir kabarıklık oluşmuştu. Yüzü arabaya dönüktü.

Sonra bir eliyle sikini okşamaya başladı.

– “Offf, şuna bak sevgilim…” dedi karım. “Ne biçim bir siki var…’‘ Sesi heyecan doluydu.

– ”Görüyorum merak etme… Adam manyak çıktı. Cesarete bak herifteki… Göstere göstere delirttin adamcağızı…”

– “Ohh… O da beni delirtti aşkım… Kol gibi yarak burnumun dibinde… Keşke yatırıp sikse beni o kocaman şeyini içime soksa…”

Ben de son derece heyecanlanmıştım doğrusu. Nasıl biriydi bu zenci böyle, nasıl bir arsızlıktı yaptığı? Motor çalışıyordu ama, vitese takıp yürüyemiyordum bir türlü. Yalnızca büyülenmiş gibi seyrediyorduk.

Gerçi artık güneş batmış, hava kararmaya başlamıştı ama, çevredekiler onu rahatlıkla görebilirlerdi. Ne var ki, bundan hiç korkmadığı belliydi. Sonra hiç beklemediğim bir şey yaptı zenci. Uzanıp arka kapıyı açtı ve arabaya biniverdi.

– “Aşkım…?” dedi karım… Bakıştık. Arka koltukta davetsiz misafirimiz yüzsüzce oturup yayılmış, biz şaşkın vaziyette ne yapacağımızı şaşırmış göz göze geldik bir kaç saniye… Karımın gözlerindeki yalvaran ifadeyi gördüm.

Arabayı vitese takıp gaza bastım. Tek bir kelime bile konuşmamıştık. Buna rağmen sanki üçümüzün arasında sessiz bir anlaşma olmuş gibiydi. Bizim yapamadığımızı zenci yapmış, işi oldubittiye getirmişti. Arabanın içindeki hava bir anda elektrik dolu bir hale gelmişti. Her şey seks kokuyordu sanki…

Zenci, arka koltuğun tam ortasına oturmuştu. Karım da, koltukta dönmüş, ona bakmaya başlamıştı. Yüzündeki ifade müthişti. Her tarafı am olmuştu sanki. Sikim bir anda kalkmıştı.

Bu arada zencinin oturduğu yerde kıpırdanıp bir şeyler yaptığını da fark ediyor ama araba kullanmak yüzünden dönüp ona bakamıyordum. Merakımı ilk trafik lambasında durduğumuzda giderdim ancak.

Pantolonunun önünü açmış ve sikini dışarı çıkarmıştı zenci. Bir an için, ömründe böyle bir şey görmemiş olduğumu düşündüm. Simsiyah siki, akıl almaz büyüklükteydi. En az 25 santim olmalıydı. Üstelik alabildiğine de kalındı. Kocaman bir başı vardı. Sağ eliyle sikini kavramış, yavaş yavaş sıvazlıyordu.

Bir an önce kentin kalabalığından çıkmamız gerektiğini düşünüyordum. Şans da yardım ediyordu bize, Otobana çıkana kadarki dört trafik ışığını da yeşil yakaladık. Kent trafiği arkamızda kalırken, hava da alaca karanlığa dönmüştü artık. Yanından geçtiğimiz ya da bizi geçen araçlardakilerin içeriyi görme imkanı, neredeyse yok olmuştu.

Karım, hala yüzünde aynı ifadeyle zenciyi seyrediyordu. Büyülenmiş gibiydi. Gözleri sanki zencinin kocaman sikine kilitlenmiş kalmıştı. Sonra birden oturduğu koltuğun arkalığını yatırıverdi. Bir anda, belden yukarısı görüş sahamdan çıkmıştı. Yapılabilecek tek şey, aynayı ayarlamaktı benim için.

Bunu başarabildiğim zaman, karımın parmakları zencinin sikine dolanmıştı bile. Vücudunun belden aşağı kısmını ise, aynaya gerek olmadan görebiliyordum zaten.

Rahat hareket edebilmek için, artık bir yatağa dönüşmüş olan koltukta yüz üstü dönmüştü. Şortunun ancak kısmen örtebildiği kıçı gözlerimin önündeydi. Ama asıl ilginç şeyleri, yine de aynadan izleyebiliyordum.

Karımın zencinin sikine dolanan eli, büyük bir orantısızlık yaratmıştı. Sik öylesine büyüktü ki, karımın eli bir çocuğunki gibi kalmıştı. Birden başı da girdi dikiz aynasının görüş sahasına.

İyice bastırmaya başlayan karanlığa rağmen, karımın ağzını açtığını ve dudaklarının elindeki kapkara sikin kocaman başına kapandığını görebildim. Sonra başı, yukarı aşağı hareket etmeye başladı.

Arabanın kilometre saati 200’ü gösteriyordu. Amacım, mümkün olan en hızlı şekliyle rahat edebileceğimiz bir yere ulaşmaktı. Yol üstünde uygun bir park yeri olduğunu biliyordum. Karımla fantezi arayışıyla sevişecek bir yer ararken bulmuştuk. Ara sıra geceleri oraya gider, arabanın içinde sevişirdik. Sakin, kimsenin rahatsız etmeyeceği bir yer… Oraya oldukça yakındık.

Karımın kalçaları kıvrılıp bükülmeye, sağa sola çalkalanmaya başlamıştı bu arada. Gözlerim, trafik ve arabanın hızı izin verdiği ölçüde, yanı başımdaki bu şahane manzara ile aynadaki görüntülerin arasında gidip geliyordu.

Büyük siklere özel bir zaafı vardı karımın. Şimdi yalamakta olduğu sik ise, dev bir şeydi. Çok az bir bölümü sığabiliyordu karımın ağzına. Bir eliyle dibinden kavramıştı ve eliyle dudaklarının arasında, normal bir sik uzunluğunda bir bölüm, açıkta kalmıştı.

Birden karımın vücudu sarsılmaya başladı. Burnundan da hafif inlemeler geliyordu. Sonra zencinin ağzından “Huuhhhh” diye bir ses çıktı. Anladım ki, belini getiriyordu. Aynı anda, karımın da beli gelmeye başlamıştı.

Ayağımı gazdan çekmiş, gözlerimi aynaya dikmiştim. O kocaman, kapkara sikin sadece başı karımın ağzındaydı şimdi. Hırsla emiyordu. Ama zencinin beli çok boldu anlaşılan. Karımın dudaklarının kenarından sızan beyaz damlalar, büyük bir kontrast yaratarak, aşağıya akıyordu.

Sonra karım siki ağzından çıkarıp, bu damlacıkları yalamaya başladı. Tek bir damlanın bile ziyan olmamasını istiyor gibiydi.

Bu arada park yerine de gelmiştik. Deneyimim olduğu için, nerede duracağımızı biliyordum. Gerçi bir kaç araba ve kamyon vardı park yerinde ama dipte, ağaçların arasında kalan tek arabalık cep boştu. Kafadan dalıp, motoru durdurdum ve koltuğumda yan döndüm. Artık rahat rahat seyredebilir, istediğim anda ben de katılabilirdim.

Arabanın içi artık iyice karanlık olmuştu. Karım zencinin sikini bırakmıştı şimdi. Adam ayakkabıları çıkarmakla meşguldü. Bunu tamamlayınca da, pantolonunu indirmeye girişmişti.

Elimi uzatıp karımın bacaklarının arasına soktum ve kasıklarını avuçladım. Temasım, vücudunun titremesine neden olmuştu. Amından neredeyse dumanlar çıkıyordu. Ateş gibi yanıyordu ve sırılsıklamdı. Şortunun bir parmak enindeki ağı, amının dudakları arasına girmiş ve ıslanmıştı.

Ben okşamaya çalışırken o da ellerini aşağı indirip, düğmelerini çözmeye girişmişti. Sonunda iki tarafından tutup aşağıya indirdim küçücük şortunu ve çıkarıp yere attım.

Şimdi kıçı çıplaktı karımın. Bacaklarını aralamış, elimi bekliyordu. Parmağım hedefini bulduğunda, yeniden titredi vücudu. Amının dudakları şişmiş, iyice açılmıştı. Parmak ucumla iç taraflarını okşamaya başladım. Vıcık vıcık kaygan bir haldeydi.

Zenci de, arkasına yaslanmış oturuyordu. Şimdi belden aşağısı çıplaktı onun da. Ama ceketi ve kravatı üstündeydi. Kapkara bacakları son derece kalın ve adaleliydi. Siki de, hala dimdik duruyordu.

Karım uzanıp koca birer torba gibi aşağıya sarkan simsiyah taşaklarını avuçlamış, okşamaya başlamıştı. Sonra başını yaklaştırıp, yeniden zencinin sikini yalamaya girişti.

Ben de, am sularıyla iyice kayganlaşmış parmağımı, götüne sokuverdim. Ağzından küçük bir “Immhhh” çıktı karımın. Artık kendini iyice kaptırmıştı. Kalçaları durmadan oynuyor, parmağımın götüne girip çıkmasına katkıda bulunuyordu.

Sonra zenci ellerini uzatıp, karımı koltuk altlarından tuttu ve kendine doğru çekmeye başladı. Çok güçlü olduğu anlaşılıyordu. Kısacık bir anda karımı benden koparıp çekmiş, neredeyse kucağına almıştı.

Etli dudaklı iri ağzının açıldığını ve kalın dudaklarının karımın aralık ağzına bir vantuz gibi yapıştığını gördüm. Çılgın gibi öpüşmeye başladılar. Kapkara, kocaman elleri, karımın iki kalçasını birden avuçlamış, sanki yoğurmaya başlamıştı.

O anda yapabileceğim tek şey, geriye çekilip seyretmekti. Zencinin vücudunun sertliği, kabalığı ve siyahlığı ile, karımın narin, yumuşak, hatları yuvarlak ve bembeyaz vücudu arasındaki kontrast o kadar çarpıcıydı ki.

Zenci birden karımı kaldırıp, iyice üstüne çekti. Şimdi bacakları, karımın bacaklarının arasında kalmıştı. Elini uzatıp o kapkara siki tuttuğunu gördüm, karımın. Sonra getirip amının dudaklarına dayadı ve yavaş yavaş üstüne oturmaya başladı.

Doğrusu bu kadar büyük bir şeyi içine alıp alamayacağını merak ediyordum. Ama bunu yavaş yavaş başardığının da farkındaydım. Bir süre sonra zencinin sikinin yarısına yakını kaybolmuştu, amının dudakları arasında.

Kısa bir an için durdu karım. Sonra da kalçalarını oynatmaya başladı. Kıçı yükseldiğinde, neredeyse o kocaman, mantar gibi başına kadar dışarı çıkıyordu sik. Sonra yeniden aşağıya bastırıyor, tekrar yarısına kadar içine alıyordu. Ne var ki, normal bir sik uzunluğunda ve ondan çok daha kalın olan bir bölümü, hep dışarda kalıyordu.

Derken karımın hareketleri hızlanmaya başladı. Şimdi kalçalarını her aşağı bastırışında, daha fazlasını içine almaya başlamıştı. Öylesine bir manzaraydı ki bu, kaçırmamak için eğilmiş, başımı yaklaştırmış öyle seyrediyordum.

Karımın amı, yırtılacak gibi açılmış, artık iyice şişmiş olan dudakları, bir eldiven gibi sarmıştı aralarındaki kapkara siki. Bu arada, zencinin ağzında eriyen dudaklarından da küçük inlemeler kaçıyordu. Sonra birden sonuna kadar oturdu sikin üstüne, ötekilerden daha hızlı çıkan bir inlemeyle.

Artık zencinin yalnızca taşakları kalmıştı dışarda. Hemen hemen aynı anda da, karımın vücudu, depreme uğramış gibi sarsılmaya başladı. Kalçaları deli gibi kıvrılıp bükülüyordu.

Beli geliyordu.

Zenci onun kısacık bir an dinlenmesine bile izin vermedi. İri elleriyle kıçından tutmuş, sikinin üstüne oturtup kaldırıyordu şimdi. O koca siki, tıpkı bir piston gibi karımın amına girip çıkıyordu artık.

Zenci, kontrolü iyice eline almıştı. Gerçi karım bir süre sonra kendini toplamıştı ama, o kadar büyük bir zevk dalgasına kaptırmıştı ki kendini, az sonra yeniden beli gelmiş, tekrar halsiz düşmüştü.

Bu arada benim halim de iyice fenalaşmıştı. Sikimin zonkladığını, pantolonumdan dışarıya çıkabilmek için sanki bana yalvardığını hissediyordum. Parmağımı uzatıp, karımın götüyle oynamaya başladım.

Bu temas, yeniden bütün vücudunun sarsılmasına ve bir kez daha belini getirmesine neden oldu. Titremeleri geçince de, götünün deliği açılıverdi parmağımın altında. Yavaşça soktum içine.

Şimdi ağzını zencinin ağzından kurtarmıştı karım. Artık yanak yanağaydılar ve sürekli

“Ohhh…Ohhh…Ohhh…” diye inliyordu.

Parmağımı götüne sokup çıkarmaya başladım. Amındaki kapkara sik o kadar kalın ve büyüktü ki, parmağım eziliyordu sanki.

Birden, parmağımı çıkarıp, onun yerine götüne sikimi sokmak isteği kapladı içimi. Gerçi başka biri karımı amından sikerken götüne sokmak, şimdiye kadar bir çok kez yaptığım bir şeydi ama, bu sefer çok daha zevkli olacağını düşünüyordum. Diğer elimle pantolonumu çözmeye giriştim hemen.

Aslında araba oldukça genişti ama, yine de zor bir pozisyon olacağa benziyordu bu. Sonunda, karımın arkasına, sikimi götüne sokabileceğim bir şekilde geçmeyi başardım. Sonra parmağımı çektim götünden ve sikimin başını dayadım.

Elektrik çarpmış gibi titredi bütün vücudu. Kalçaları hareketsiz kaldılar. Kıçını yükseltmiş, zencinin sikini neredeyse ucuna kadar amından çıkartmıştı. Götünün küçük deliği açılarak sikimin başını içine alıverdi.

Sonra ben de bastırdım ve neredeyse tek bir harekette, dibine kadar geçirdim götüne. Aynı anda da karım, yeniden zencinin sikinin üstüne oturuverdi ve yeniden belini getirmeye başladı.

Götü bir mengene gibi sıkıştırmıştı sikimi. Belimin gelmesini engelleyebilmek için dudaklarımı ısırıyordum. Bir süre öylece durduk. Sonra da, hep birlikte hareket etmeye başladık. Karım zevkten çıldırmış gibiydi.

Kalçaları en yüksek noktaya çıkıp, zencinin sikinin büyük bir bölümü amının dışında kaldığı sırada, ben sikimi dibine kadar sokuyordum götüne, sonra ben geri çekilirken karım yeniden zencinin kucağına oturuyor ve o kara allameyi olduğu gibi amına alıyordu.

Soluklar, inlemeler, mırıldanmalar, iyice birbirine karışmıştı. Kendimi daha fazla tutmama olanak kalmamıştı. Kendimi bırakıp, hareketlerimi daha da hızlandırdım. Artık karımın götünü hırsla sikiyordum.

Ama ilk patlayan zenci oldu. Ağzından hırıltıya benzer bir ses kaçtı önce. Karımın kalçaları havada ve benim sikim dibine kadar götündeyken, birden kalçalarını kaldırıp, o da dibine kadar sokuverdi karıma. Aşağıya birlikte çöktük.

Karımın amıyla götünü ayıran incecik et duvardan, zencinin sikinin kasılmalarını, bir nabız gibi atışını hissedebiliyordum. Karım da, bellerin amına fışkırmaya birlikte yeniden belini getirmeye başlamıştı.

Neredeyse aynı anda ben de götüne fışkırtmaya başladım. Tohumlarım, sanki bel kemiğimden kopuyormuş gibi bir duygu vererek fışkırıyordu.
Sonra yığılıp kalıverdik öylece…

Leave a Reply

Your email address will not be published.