Arabada Sevgilisiyle Yiyişirken Tamircisine Üzülüp Onu Da Ziyafete Ortak Ediyor; Her şey kocamı kıskanmamla başladı. Tartıştık, kavga ettik, bozuştuk, arabasıyla kaza yaptım, o seyahatteyken araba tamircisi aradım, eski sevgilim tamirciymiş, arabayı yaptı önce, sonra da beni…

Sonuç: Bugün kıskandığım kocamın yanı sıra bir de onu boynuzladığım harika bir sevgilim var. İki kocalı Hürmüz…

En iyisi baştan başlamak…

Adım Deniz. 39 yaşında evli iki evlat annesi bir kadınım. Eşim Mert ile severek evlendik. Evlendiğimizde bakire değildim ama bu Mert için de sorun değildi. Onunla evlendiğimde 5-6 farklı erkek ile tecrübem olmuştu ama Mert ile tanıştıktan sonra hepsi geride kalmış artık yeni bir hayata başlamıştım.

Başlarda cinsel hayatımız o kadar dolu ve renkliydi ki bana fazla bile geliyordu. Ancak üzerinden seneler geçtikçe biz mi monotonlaştık, yoksa birbirimize fazla mı alıştık, bilemiyorum. İşler sıkıcılaşmaya ve öngörülebilir olmaya başladı. Artık eskisi gibi tatmin olmuyordum.

Bugüne kadar birlikte olduğum erkekler içerisinde de en “şanslısı” kesinlikle Mert değildi, hem boy hem kalınlık olarak çok daha iyileriyle birlikte olmuştum. Mert gündüzleri çalışır akşamları geldiğinde ise çocuklar ile ilgilenir sonrasında ise uyumadan önce kalan kısa vaktini bana ayırırdı. Çok kazanmıyordu ama benim de gözüm fazlasında değildi.

Bir perşembe akşamı iş için o hafta sonu İzmir’e gitmesi gerektiğini, Cuma akşamı çıkıp Pazar akşamı döneceğini anlatmıştı ama nasıl bir salaklık ise kıskançlık krizim tutmuştu. Altıncı his mi dersiniz, içgüdü mü dersiniz, siz bilirsiniz ama içim eşimin gitmesi konusunda hiç rahat değildi ve kısa sürede kavgaya tutuştuk. Beni rahatlatacağına sürekli,

“Lütfen saçma saçma konuşma Deniz” diye diye beni daha da yükseltti ve sonunda bir hışımla elimdeki bardağı duvara fırlattım ve kapıyı vurup çıktım.

Öyle sinirliydim ki çocukları bile düşünmeden çıkmıştım. İkisini de Mert’e bırakmıştım artık. Arabaya atladım ve sürmeye başladım. Çok hızlı sürmüyordum ama dikkatli de sürmüyordum ve beklenen gerçekleşti.

Büyük bir fren sesi sonrası kavşağın birinde sağımdan gelen arabayı görmedim ve sağ yolcu kapısından aracıma çarptı. Çok sert bir çarpışma değildi, hatta baya yavaştı bile diyebilirim. Kimse yaralanmamıştı. Sadece benim arabamın sağ kapısı içeri göçmüştü. Benim suçumdu ve diğer arabada hasar yoktu. Sonuçta herkes kendi yoluna devam etti.

Artık sakinleşmiştim ve yaptığım salaklığın farkına varmıştım. Hiçbir sebep yokken evde kavga çıkartıp yetmezmiş gibi bir de arabayı vurmuştum. Ne yapacağımı bilemiyordum. Arabayı otoparka kazalı tarafı duvara gelecek şekilde park ettim ki Mert sabah işe giderken arabanın göçmüş kapısını görmesin. Eve çıktığımda herkes uyuyordu.

Sabah Mert erkenden kalkıp duşa girdi. Hemen kalkıp ona kahvaltı hazırladım, özür dileyecektim ancak duştan sonra hemen giyinip çıktı. Kendimi çok kötü hissetmiştim. Hatalıydım, kıskanmamı gerektirecek hiçbir şey yoktu ama yine de kıskanıp işi kavgaya götürmüştüm.

Mert iş yerinden direk İzmir’e geçecekti. Tam üç günüm vardı arabayı yaptırmak için ama ne yapacağımı kesinlikle bilmiyordum. Ne bir tanıdığım vardı ne de arabayı yaptıracak param… Eğer Mert bu kavganın üzerine bir de çok sevdiği arabasını vurduğumu öğrenirse çok kızacaktı.

Hemen internetin başına geçip araştırmaya başladım. Bu esnada firmalardan birisinin Facebook sayfasını incelerken resimlerde eski sevgilim Ahmet’i gördüm. Dikkatlice tüm resimleri inceledim ve şirketi iyice araştırdım.

Ahmet kendine otomobil tamiri üzerine bir dükkan açmıştı. Yaptıkları işler de çok kaliteli duruyordu. Evet sonunda tanıdık birisini bulmuştum ama hem eski sevgilimdi hem de hala param yoktu. Elimde sadece düğünden kalan son bir yarım altın vardı. Onu da zor bir gün için saklıyordum.

İşte zor gün geldi diye düşündüm ama bir sorun daha vardı. Ahmet’ten Mert için ayrılmıştım. Acaba benden intikam almak için kasten kötü bir iş yapar mı yoksa beni görünce dükkanından kovar mı düşünceleri içindeyken mesaj atmaya karar verdim.

Facebook’tan yazdığım selam mesajına beş dakika içerisinde Ahmet’in şahsi hesabından cevap geldi. Konuşmaya başladık. Önceleri havadan sudan konuşurken birden

“Hayırdır bunca yıldan sonra neden şimdi mesaj attın?” diye sordu.

Ona durumu anlattım ve çok çaresiz olduğumu elimde sadece bir yarım altın olduğunu, arabayı tamir ettirmem gerektiğini anlattım. Verdiği tek cevap

“Arabayı ne zaman getirebilirsin? Ne kadar çabuk getirirsen o kadar çabuk hallederim.” oldu.

Hemen annemi aradım çocukları ona bırakacağımı söyledim. Çocukların çantasını hazırladım, giydirdikten sonra kendim hazırlanmaya başladım. Bir türlü ne giyeceğime karar veremedim. Beğendiklerim çok iddialı kalıyordu. Sonunda klasik bir tayt ve üzerinde uzun salaş bir tshirt ile çıktım evden.

Çocukları anneme bırakıp yola koyuldum. Ahmet’in dükkanı eve çok yakındı. Dükkana vardığımda içeride bir müşteri ile konuşuyordu. Beni görene kadar onu izledim.

Spor yaptığı her halinden belli oluyordu. Dar tshirt tam vücudunun şeklini almıştı. Omuzları genişlemiş, kolları kastan şişmişti. Yüzünde kocaman bir gülümseme vardı. Beni fark etmesi uzun sürmedi, yanıma gelirken şapşal şapşal onu izledim. O kadar iyi duruyordu ki yanında Kezban gibi kalmıştım.

Yanıma geldiğinde kollarını açtı ve sarıldı bana… Ama gayet ağır başlı, düzgün ve usturupluydu. Herhangi ters bir şey hissettirmedi. Beni hemen kendi odasına davet etti. Kahve eşliğinde sohbet ettik. Eski günler, şu an derken vaktin nasıl geçtiğini anlamadık.

Derken ustalardan birisi odaya girdi. Saate bakınca vaktin nasıl geçtiğini gördüm, tam bir saattir konuşuyorduk ama bana bir dakika gibi gelmişti. Telaşla “Ahmet, arabaya baksak da ne kadar tutacağını bana söyleyebilir misin?” dedim.

Ustaya hemen arabaya bakmasını ve durumu bildirmesini söyledi. Anahtarları alan usta odadan çıktı ve beş dakika sonra geri geldi. Bir tam gün süreceğini ama iz kalmadan halledebileceğini söyleyip odadan çıktı. Artık heyecanla Ahmet’in ne diyeceğine bakıyordum.

“Arabayı bırak, bu akşam kalsın. Yarın sabahtan başlar, gün içinde bitirirler. Akşam da gelip alabilirsin” dedi. Ne kadar tutacağını sordum, sonuçta elimde ne olduğunu biliyordu.

“Elindeki yeter sen merak etme…” dediğinde ne kadar sevindiğimi anlatamam. Her şey bir günde bitecekti ve Mert hiçbir şey anlamayacaktı. Beni bırakmayı teklif etti ancak çocukları alacağımı söyledim ve ısrar etmedi.

Ayrılırken tekrar sarıldık. Kaslı kolları arasında kayboldum. İçim bir garip oldu o anda. Kokusu beni geçmişe götürdü. Omuzundan ayrılasım gelmedi ama durum daha da garipleşmeden kendimi toparladım ve hemen bir taksiye atlayıp oradan uzaklaştım.

Akşam çocukları yatırıp salonda televizyon karşısında uzanırken Ahmet geldi tekrar aklıma… Kimi kandırıyorum? O bütün gün boyunca hiç çıkmadı ki aklımdan… İçim kıpır kıpır oldu tüm gün. Amım sulanmıştı. Elimi attım ve kendimi okşamaya başladım.

Kendimi onun kollarında hayal ediyordum ve çok uzun zamandır olmayan bir şey oldu. Orgazm olmam yaklaşık on saniye sürdü. Şiddetiyse anlatılmaz düzeydeydi. Dizlerim tutmuyor, ellerim titriyordu orgazmın şiddetinden… Çok çok ama çok güzeldi.

Ama yetmemişti. Bir daha kendimle oynamaya başladım. Bu sefer daha uzun sürdü ama hiç yaşamadığım gibi boşalmıştım. O gece hayatımda bir ilki yaşadım. Bir günde iki defadan daha fazla hiç orgazm olamamış ben tam beş defa boşalmıştım. Artık elim ayağım tutmuyordu. Salonda koltuk üzerinde uyuya kalmışım.

Sabah olduğunda belim ve boynum tutulmuştu ancak içimdeki rahatlık ve mutluluk paha biçilemezdi. Birden aklıma Mert geldi. Büyük bir vicdan azabıyla elime telefonu aldım ve aradım. Dün evden çıktığından beri sesini duymamıştım.

“Ne var?” diye sert bir şekilde açtı telefonu…

“Şey… Seni merak etmiştim.” dedim.

“Vaktim yok. Konuşamam, erkenden çalışmaya başladık. Acil bir şey yoksa gelince konuşuruz.” dedi ve kapadık.

Çok sinirlenmiştim. Ben vicdan azabıyla özür dilemek için aramıştım oysa “ne var” diye küstahça terslemişti beni. Geldiğinde görürsün sen dedim içimden ve çocuklar ile ilgilenmeye başladım. Birlikte güzel bir kahvaltı yapıp parka gittik. Üçe kadar parklarda oynadık vakit geçirdik.

Parktan sonra çocukları anneme bırakıp eve geçtim, bu sefer Ahmet’in karşısına paspal çıkmayacaktım. Eve geldiğimde Ahmet’e mesaj attım.

“Saat kaçta geleyim?” diye sordum. Ancak gelen cevap

“Henüz aracın hazır değil Deniz. Düzgün olması için usta yavaş çalışıyor ama araba bu akşam geç saatte de olsa bitecek” dedi.

Mert yarın akşam gelecekti, o yüzden geç bitmesi çok da sorun değildi. Biraz sohbet ettikten sonra akşam kaç olursa olsun almaya geleceğimi söyledim.

“Tamam canım, senin için dükkanı açık tutacağım, sen merak etme…” dedi.

Artık hazırlanmak için birkaç saatim vardı. Hemen kuaföre gittim saçımı yaptırıp kırmızı oje sürdürdüm. Eve geldiğimde çok abartı olmayacak ama gözünü benden alamayacağı bir kıyafet aradım kendime….

Sonunda mavi beyaz çizgili bir elbise beğendim. Üzeri düz, dekoltesi fena değildi. Ne çok açık ne de kapalıydı. Hem ben buradayım diyordu hem de ben kaşar değilim. Etek kısmı ise pileli tam diz üzerindeydi. İçime beyaz takım iç çamaşırımı da giydikten sonra altına da uygun renkte bir babet giydim. Makyajımı da yaptıktan sonra saat sekiz olmuştu bile.

Telefonuma Ahmet’ten mesaj gelmişti. Araba hazırdı. Son düzeltmelerimi yapıp sevgilisiyle buluşmaya giden genç kızlar gibi heyecanla evden çıktım. Dükkanın önüne vardığımda dükkanın içerideki bir ışığı hariç hepsi kapanmıştı. Araba kapının önünde duruyordu. O kadar güzel olmuştu ki ilk günkü gibi parlıyordu.

Kapıyı açtım içeri girdim. Ahmet’in odasının ışığı açıktı. Hafif bir müzik sesi geliyordu. Geldiğimi fark etmemişti. Aralık kapıdan içeriye baktığımda Ahmet bilgisayarının başında bizim eski resimlerimize bakıyordu. Masada dumanı tüten bir sigara ve bir kutu bira vardı.

Belli ki bir önceki akşam geçmişe yolculuk yapan bir tek ben değilmişim. Evdeki öküz için terk ettiğim sevgilim benimle beraber olduğu resimlere bakıp kafa çekiyor. Kapıdan biraz uzaklaştım ve Ahmet’e geldiğimi belli etmek için

“Kimse yok mu?” diye seslendim. Ahmet’in odasından hareketlilik sesi duyuldu ve hızla kapısını açtı. Yaramazlık yaparken annesine yakalanmış oğlanlar gibiydi. Birbirimize bakıp güldük.

Yanına gidip beklemeden sarıldım. Sarıldım lafım az kalıyor, resmen göğsüne sığındım. Kokusunu içime çektim. Bu sefer dükkanda ikimizden başka kimse yoktu, yalnızdık ve rahattık. Uzun bir sarılma sonrası kulağına, “Seni çok özlemişim Ahmet…” diye fısıldadım. Sanki bunu duymayı bekliyormuş gibi hiç vakit kaybetmeden dudaklarıma yapıştı. Yılların özlemini dudaklarımdan çıkartıyordu. İçim erimişti. Kaslı kolları arasında kaybolmuştum resmen…

Öpüşmemiz o kadar ateşli bir hal almıştı ki artık içimden akan sular bacaklarımdan süzülecek diye endişe etmeye başladım. Dudaklarımdan ayrılmadan beni içeri odasına çekti.

Odada sadece masa lambası açıktı, loş bir ortam vardı. Öpmeye devam ederken tüm vücudumu okşuyordu. Artık bu iş zevkten işkenceye dönmüştü. Ellerim tişörtünün altına girmiş kaslı göğsünü okşuyordum.

Dayanamadım ve ona arkamı döndüm. Arkamdan sarıldı bana, elleri göğüslerimde, boynumu öpüyordu. Sertliği kocaman olmuş, kalçalarıma yapışmıştı. Aklıma ne kadar kalın olduğu geldi bir anda… Hele ilk tanıştığımızda onu içime alabilmek için ne kadar çaba sarf ettiğimi hatırlayınca yağlarım eridi iyice…

Daha fazla dayanamadı ve beni yavaşça masaya doğru yüz üstü yatırdı. İtiraz edeceğimi zannederek çok yavaş, tedirgin davranıyordu. Ama hiç itiraz etmediğimi görünce rahatladı. Bir eli sırtımda hafifçe beni masaya bastırıyordu. Ellerimi uzattım masanın diğer ucundan tutundum.

Evet evli iki çocuk annesi ben, eski sevgilimin önünde masaya domalmıştım. Fermuarının açılma sesini duydum. Eteğim sıyrıldı ve kalçalarımı önce yavaşça sonra sertçe okşamaya başladı. Attığı bir iki tokat ile ince çığlıklar çıktı dudaklarımın arasından.

Artık dayanamaz olmuştum bir an önce girsin istiyordum. Amım zevkten sırılsıklamdı. Sanki işkence eder gibi önce külodumu aşağıya sıyırdı sonra da o kalın siki ile amımı fırçalamaya başladı.

Artık istemsizce inliyordum. Kendimi geri ittirdiğimde oda geri kaçıyor kontrolü bana hiç vermiyordu. Şerefsiz oyun oynuyordu benimle…. Kafamı çevirdim, “Lütfen… Gir hadi…” diye resmen yalvardım.

“Çok mu istiyorsun?” diye sordu. “Yalvarırım hadi gir, seni içimde istiyorum” dedim. Bir seferde köklemek için abandı ancak kocama alışmış amım için fazla kalındı. İstediğim kadar ıslak olayım o siki bir seferde yememin imkanı yoktu. Canımın acısıyla çığlığı bastım, Ahmet de kahkahayı bastı.

“Hayırdır? Yoksa unuttun mu benim sikimi? Daralttı mı kocan seni?”

Bu esnada yavaş yavaş pompalıyor her seferinde biraz daha giriyordu. Amımın duvarlarının ayrıldığını hissediyordum artık. Sonunda dibime kadar kökledi. Kasıkları kalçalarıma oturmuştu. Kalçamı iki taraftan tutup hoyratça sikmeye başladı.

Sanki öç alır gibi sikiyordu beni… Benim içinse öyle zevkliydi ki. Seneler sonra böyle esnemek, yeniden bu hazzı yaşamak, kaçamak bir şey yapıyor olmanın verdiği zevk… Hepsinin birleşimi ile uçuşa geçmiştim. Kaç defa boşaldığımı bilmiyorum sayamadım bile…

Kendimden öyle bir geçmişim ki ne kadar sürdü, bu esnada neler oldu, hiç bir şey hatırlamıyorum. Son hatırladığım deri koltukta sırtüstü yatarken Ahmet’in bacaklarımın arasında böğüre böğüre içime boşalmasıydı. Sakinleşince içimden çıktı. Kalkmama izin vermeden önce eğilip külodumu ayaklarımı birer birer kaldırarak çıkarttı ve

“Bu külot artık benim…” dedi. Bir güzel kendi sikini sildi külodumla ve çekmecesine attı. O kadar çok boşalmıştım ki, kolumu bile kaldıracak gücüm yoktu. Dizlerim tutmuyordu resmen…

Ben koltukta çırılçıplak uzanırken o karşımdaki koltuğa geçti ve beni izlemeye başladı. Beni nasıl utandıracak diye düşünürken,

“Araban hazır Deniz, gayet güzel oldu” dedi. Bir anda kafamda şimşekler çaktı. Ben ne için gelmiştim ne yapmıştım. Kıpkırmızı oldum.

Bunu gören Ahmet kahkahayı bastı. Kendimi toparladım. Yerimden doğruldum. Masanın üzerindeki suyu bir seferde diktim kafaya…

“Gitmem lazım, çocuklar bekler.” dedim.

“Gidebilecek misin, emin misin? diye sordu. Çantamı karıştırıp içindeki altını ona uzattım. Elimi geri itti.

“Gerçekten senden para alacağımı mı zannetmiştin Deniz? Sok onu çantana…” dediğinde ne yapacağımı bilemedim. Aptallaşmış gibi kalakaldım.

Yerinden kalktı yanıma geldi. Elimdeki altını aldı çantama attı. Sonra bana öyle bir sarıldı ki dizimin bağları çözüldü. Son bir kez hararetle öpüştük. Arabaya kadar bana eşlik etti, kapımı açtı ve gülen gözlerle

“Umarım tekrar görüşürüz…” diyerek uğurladı beni…

Görüştük de… O günden sonraki hayatım artık kocamın şehir dışı iş seyahatına çıkmasını beklemek ve Ahmet ile kaçamak yapmakla geçiyor. Artık iki kocam var benim…

Leave a Reply

Your email address will not be published.