Doyuramayanın Karısını Doyururlar Sözüyle Yola Çıkmıştı Sonunda Ne Oldu; Ne yapacaktım bu arsız yüzsüzle ben… Nereye varacaktı bu işin sonu? Çat kapı gelmiş, kapıma dayanmıştı. Benden beni istiyordu.
-“Deli değilim. Sadece seni istiyorum. Senden cesaret aldım. Senin güzelliğinden, senin istekli hareketlerinden…” dedi boğuk sesiyle… Yaklaştı. Burun burunaydık. Kekeledim,
-“Ben… Ben… Ne istiyorsun benden? Yapamam… Evliyim ben… Kocam…” diyebildim. Hala kendimi frenlemeye, içimdeki azgın kısrağı dizginlemeye çalışıyordum umarsızca…
Cevap vermedi. Omuz başlarımdan tuttu yumuşakça… Okşadı… Şeytan tüyü vardı bu adamda… Ürpererek gözlerimi yumdum, elimde olmadan bir iç geçirdim. Aralanan dudaklarıma o güzel etli dudaklarıyla bir öpücük kondurdu. İncitmekten korkuyordu sanki… Otobüste sertliğiyle kalçalarımı delmeye çalışan, vapurda pantolon kumaşının üstünden zorla penisini elime tutuşturup içimdeki volkanı kaynatan o azgın değildi sanki…
Onun yumuşak hareketleri şimdi alabildiğine daha da tahrik ediyordu beni… Nazikçe belimden tutup kenardaki hayli geniş deri misafir koltuğuna götürdü, bir köşesine oturtturdu. Bacaklarımı koltuğun üstüne uzattı. O da yanıma ilişti. Ayağımdaki yüksek topuklu lame ayakkabıları çıkardı. Dar ayakkabının içinde büzülen ayak parmaklarımı, topuklarımı çorabımın üzerinden hafif hafif ovaladı. Gözlerim kapandı verdiği rahatlama hissinden… Sırtımı koltuğun kenarlığına dayayıp, hiç itirazsız, minnetle kendimi onun parmaklarına bıraktım… Mest olmuştum. Ayaklarımı okşayan parmaklar yukarıya çıkmaya başladı okşaya okşaya… Dizlerimi geçti elleri… Eteğimin altına girince irkildim, gözlerimi açıp kendimi çekmeye çalıştım.
-“Şşştt… Rahat ol… Çekinmene gerek yok. Mesleğim bu benim…” dedi fısıltıyla…
Sesi de bacaklarımı okşayan parmakları gibi içimi okşuyordu. Gönüllü masörümün uzman ellerine bıraktım kendimi ben de… Çorabımın dantel konçlarını okşayan eller çıplak tenimi okşuyordu şimdi… Zevkten ürperiyordum sürekli… Kocamın altında bunca yıllık sevişmede böyle tahrik olduğumu hatırlamıyordum. Sihirbaz gibiydi. İki eliyle iki çorabımı okşayarak aşağıya sıyırmaya başladı.
Az sonra bacaklarım çıplak, iki çorabım da yerdeydi. Az önce çorabımın üstünden okşadığı tenimi şimdi çıplak vaziyette okşuyordu. Bir ayağımı tuttu iki eliyle, yukarıya kaldırdı. Ağzına götürdü. Ayak parmaklarımı ağzına sokup emiyor, diliyle aralarını, tabanlarımı yalıyordu. Sıcak ve ıslak dili öyle zevk veriyordu ki… İnlemeye başlamıştım. Yine de o zevkin arasında söylenmekten kendimi alamadım,
-“Hey, ayaklarım terli Selim… Ne yapıyorsun sen?” diyebildim. Gözleri üstümdeydi ayaklarımı yalarken… Bacaklarımda, yukarıya kaldırdığı bacağımın aralık bıraktığı mini eteğimin altından görünen ıslak külodumda, bluzumun dekoltesinden yarıya kadar görünen memelerimde dolaşıyordu yakan bakışları… Başparmağımı ağzından çıkarıp yanıtladı beni… Başını kaldırıp
-“Benim için dünyanın en güzel lezzeti bu…” dedi. “En güzel, en afrodizyak kokusu… Sabaha kadar yalayabilirim ayaklarını…” Kıkırdadım elimde olmadan…
-“Delisin sen… Bırak artık onları… Madem yalamak istiyorsun…” Oturduğum yerde gerindim, kalçalarımı oynattım, eteğimi elimle hafif yukarıya çektim, ıslak külodumu gösterdim ona… Şehvetten boğuklaşan sesimle,
-“Yalanacak başka yerlerim de var… Ayaklarımı bırak…” dedim. Gülümsedi. Ayağımı bıraktı. Dudaklarıyla okşayarak yukarıya çıktı. Gür, siyah saçları eteğimin altına girdi. Islak dudaklarını uyluklarımda hissedince zevkten kıvrandım. Külodumun üstünden amıma bastırdı ağzını… Eteğimi yukarı kaldırıp ne yaptığını görmek istedim. Elini bacaklarımdan ayırmadan dişini tanga külodumun lastiğine geçirdi, aşağı doğru çekiştirdi. Kalçalarımı oynatıp külodumu çıkarmasına yardımcı oldum.
Az sonra külodum dişlerinin arasında bana bakıyordu. Başını sallayıp külodu fırlattı. Oyuncağıyla oynayan yavru köpek gibi hırladı neşeyle… Güldüm ben de… Islak amıma yumulmasını beklerken o yine aynı sakinlikle yukarıya, dudaklarıma yöneldi. Hasretle öpüştük. Hafif nane kokuyordu soluğu ve ağzı… Zevkle o nane kokulu dudaklarını emdim. O da benim kırmızı rujlu dudaklarımı emdi, yaladı. Boynuma geçti. Oradan aşağıya… Bluzumun düğmelerini açtı teker teker… Çıkarıp attı. Sütyenimi de onun yanına fırlattı.
Üstümde sadece bir mini etek haricinde hiçbir şey kalmamıştı. Çıplaktım. Zevkten, şehvetten kıvranıyordum. Eteğimi de çıkardı. Çırılçıplak uzanıyordum deri koltukta… Klimanın serinliğiyle soğuyan deri koltuğun serin temasıyla ürperiyordum. Bir yandan derinin serinliği, bir yandan içimdeki seks ateşinden tenimdeki tüyler kabarmış, diken diken olmuştu. İri memelerimin uçları parmak gibi olmuş, sertleşmişlerdi.
Aşığım hala giyinikti. Yanıma ilişmiş, tepeden tırnağa çıplak vücudumu seyrediyordu içercesine… Ben de elimi uzatıp kaliteli yumuşak kumaştan gömleğinin düğmelerini açmaya çalıştım. Parmaklarım göğsünün kıllarına temas etti. Düğmeleri kemerine kadar açtım. Ben okşadıkça karnındaki baklava kasları kasılıyordu. Nefis görünüyorlardı, okşama isteği uyandırıyordu. Ben onun karın kaslarını okşuyordum, o ise avuçlayıp bıraktığı koca memelerimden başlayıp kasıklarıma kadar geziniyordu uzun parmaklı elleriyle tüy gibi…
Gömleğini çıkaramadan birden eğildi, kasıklarıma kapandı. Vahşice amımın dudaklarını kemirmeye, içini yalamaya başladı.
-“Aaahhh…” diye kıvrandım.
Dilini içime sokuyor, adeta diliyle ırzıma geçiyordu. Parmaklarını zevk sularımdan ıslanan amımda ıslatıp çıkardığı dilinin yerine sokuyor, oradan çıkarıp arka deliğimi okşuyordu ıslak ıslak… Delirtiyordu beni… Bacaklarımı ayırabildiğim kadar ayırıyor, parmaklarımı saçlarına geçirmiş, dilini içime daha çok soksun diye, kuytularımı, kenarlarını yalasın emsin diye kıvranıyor, şekilden şekle giriyordum koltuğun üstünde…
Bacaklarımın arasına girmişti tamamen… Gözlerini gözlerimden ayırmadan yalayıp, emip duruyordu. Her dil darbesinde zevkten kasılıyor, kıvranıyordum. Karnım göbeğim zevk dalgalarıyla dalgalanıyordu. Kendimi kaybetmiştim zevkten… Şehvet çığlıkları atıyordum. Sonunda dayanamadım, saçlarına asılıp dudaklarını amımdan çekmeye çalıştım,
-“Ohh… Bırak artık… Hadi….” diye yalvardım. Başını kaldırdı, amımı yalamaktan ıslanmış dudaklarında bir gülümseme,
-“Ne istiyorsun Gül?” dedi sakince…
-“Ne isteyebilirim şapşal?” dedim. “Seni istiyorum. Gir artık içime… Dayanamıyorum…”
-“Yapamam Gül…” demez mi bana? Dirseklerime dayanıp yarım doğruldum koltuğun üzerinde…
-“Nasıl? Ne demek yapamam? Ne diyorsun sen?”
-“Yapamam işte… Sen evli bir kadınsın… Kocan var… Seni sikemem…”
Gözlerindeki muzip parıltıları fark edince anladım ki oynuyor benimle… Dalga geçiyor, sevişmeden önce söylediğim sözleri tekrarlıyor. Çırılçıplak bedenimle doğruldum, hala giyinik duran sevgilime sımsıkı sarıldım. İsterik bir kadın olup çıkmıştım birkaç saatin içinde… Yalvardım ona…
-“Lütfen… Alay etme benimle… İstediğimi biliyorsun…” Elimi pantolonun önüne götürdüm. Taş gibiydi kabarıklığı… “Sen de istiyorsun, bak, taş gibi olmuş. Sabahtan beri bunun için koşturmadın mı peşimden? Yalvartma beni…”
-“Ne istediğini söyle bana… Onu yapayım…”
-“Sev beni… Okşa… Kadının yap…”
-“Onu yapıyorum zaten… Seviyorum, okşuyorum… Sen ne istediğini açıkça söyle bana…” Gözleri parlıyordu çıplaklığımı izlerken… Anlamıştım ne istediğini…
-“Sik beni… Beni sikmeni istiyorum… Oldu mu? Ohhh… Amıma geçir bu koca şeyi… Amcığıma… Orospun yap beni… Hadi aşkım… Çok istiyorum… Beni yatırıp becer… Akşama kadar seninim… Akşama kadar sik beni burada… Kölen olurum senin… Ne istersen yaparım… Yeter ki sik beni…” Gözlerimden yaş akıyordu istemsizce… Öyle istiyordum ki onu…
-“Ne istersem ha? Peki… Gül… Madem sikmemi istiyorsun… Sikerim seni… Ama başlamadan şu çorapları geçir ayağına… Çoraplarınla sikmek istiyorum seni…”
Yaşlı gözlerle bakıp çorapları araştırdım. Ortada, yerde duruyorlardı. Ben sözünü ikiletmeden hemen kalkıp onları giyerken Selim de üstündekileri çıkarmaya başladı. Çorapları, yüksek topuklu ayakkabılarımı giyip ona döndüğümde o da çırılçıplaktı. Önündeki oku beni gösteriyordu. Otobüste arkama dayanan, beni kudurtan alet şimdi gözlerimin önündeydi.
Eliyle işaret etti sikini… Ne istediğini biliyordum. Hemen önünde diz çöktüm. Ellerime sığmayan koca aleti taparcasına dilimle, dudaklarımla sevmeye, okşamaya, yalamaya başladım. Bir anıt gibi havaya yükseliyordu kalın siki… Göbek deliğinin hizasına kadar yükseliyordu upuzun… Uzunluğunun yanı sıra bileğim kadar kalındı da… Yalaya yalaya bitmiyordu.
Kasıklarındaki siyah kıvırcık pırıl pırıl parlayan kılları kesmemiş, uzun bırakmıştı. Yumruk gibi başını ağzımın içinde dilim ve damaklarımın arasında ezerken parmaklarımın ucunu o siyah kıllara dolayıp çekiştiriyor, altında koç yumurtası gibi sarkan torbalarını okşuyordum bir yandan… Bu kez inleme sırası ondaydı. İntikamımı alıyordum. Az önce beni azgın bir orospu gibi, yarak diye yalvartmasının hesabını soruyordum dilimin ucuyla…
Dayanamadı sonunda… Saçlarımı çekiştirip duran, başımı öne arkaya çekiştirip ağzımı kadınlık organıymış gibi siken ellerini yolarcasına saçlarıma geçirdi, ayağa kaldırdı. Islak dudaklarıma yumuldu. Vahşice öpüştük. Islak siki bacaklarımın arasında yolunu arıyordu. Doktorun masası yanı başımızdaydı. Elinin tersiyle masanın üzerinde ne varsa sıyırıp yere fırlattı. Sert hareketlerle kalçalarımdan tutup masaya oturttu beni… Bacaklarımı ayırıp arasına girdi. Arzudan titreyerek misafirimi bekliyordum.
Fazla bekletmedi. Yalanmaktan parlayan sikinin yumruk gibi başını amıma dayadı. İstekle dudakları aralanan amımı zorlayarak girmeye başladı içime… Boynuna sarıldım sımsıkı… Gözlerim kapalı, dudaklarımı ısırarak, içime giren kalınlığın verdiği dolgunluk hissinin zevkine varıyordum. Bitmek bilmedi sanki içime girmesi…Amımı yara yara girdi… Girdi… Sonunda kabarmış klitorisimde onun uzun kasık kıllarını hissettim. Az sonra kasıkları klitorisimi ezmeye başlamıştı bile…
İçimde, ıslak vajinamda heybetli kalınlığı, klitorisimde gıdıklayan, huylandıran kasık kılları, gidip gelmeye başladı yavaşça… İnliyordum sürekli… Şehvetten başım dönüyordu. Bacaklarımı beline dolamıştım. Kendimi masaya sırt üstü bırakmış, göğsünü, karın kaslarını, masaya dayanıp destek alan kol kaslarını, pazularını okşuyor, zevkten geberiyordum.
-“Nasıl? Güzel sikiyor muyum? Israr ettiğime değdi mi? Memnun musun hayatından?” diye sorup duruyordu beni sikerken… Başımı sağa sola sallıyor, ona laf yetiştirmeye çalışıyordum,
-“Ooohhh…. Evet… Evet… Çok memnunum… Çok güzel sikiyorsun… Aaahhh…. Harikasın erkeğim… Aşkım… Çok zevk veriyorsun… Delirtiyorsun beni… Ooohhh…. Koca sikin amımı geriyor, bitiriyor beni… Aygırım benim… Hadi… Devam et… Böyle sikmeye devam et… Siikkk… Oooohhhh….”
Arada belimdeki bacaklarımı çözüyor, sikmesine ara vermeden omzuna alıyordu bacaklarımı… Jartiyer çoraplarının üzerinden bacaklarımı okşuyor, ayak parmaklarımı çorapla beraber koca ağzına alıp ısırmaya çalışıyor, tabanlarımı yalıyordu. Çorapla sikilmek hoşuma gitmişti. Kendimi aşağılık bir fahişe, zevk düşkünü bir orospu gibi hissetmeme yol açıyordu bu manzara… Daha da tahrik oluyordum.
Ne kadar pompaladı beni bilmiyorum, hatırlamıyorum. Kaç kez boşaldığımı da… Sürekli zevk dalgalarında, zirvelerde dolaşıyordum. En son kalçalarımdan tutup kaldırdı, masaya domalttı beni… Memelerim masa üstündeki deri sümende ezilirken bacaklarımı araladım. Arkamdan amıma geçirdi koca sikini… Uzun boyuyla üstüme kapaklandı kalçaları gidip gelirken, sırtıma, omuzlarıma minik ısırıklar atmaya, yalamaya başladı. Alttan ellerini memelerime atmış, pençeleriyle avuçlamış, sıkıyordu bir yandan da… Boynumu yalarken beni etkileyen boğuk sesiyle uyardı beni…
-“Geliyorumm…” diye hırladı. Artık amım sızlamaya başlamıştı. İçimden sular fışkırıyor, bacaklarımdan süzülüyordu. “Nereye?” diye sordu.
Anlayamadım önce… Dizlerim titriyordu artık… Sonra sorusunun amacını anladım,
-“İçime…” diye haykırdım. “İçime boşal… Korunuyorum. Döllerini hissedeyim içimde… Hadi…“
Son bir kez amıma dipledi sikini… Saçlarımdan tutmuş, kısrak yelesi tutar gibi kendine çekip bağırarak sıcak spermlerini püskürtmeye başladı. O sıcaklığı hissedince ben de son kez kasılmaya, en lezzetli orgazmlarımdan birini yaşamaya başladım.
-“Hızlan… Hızlan…” diye hırıldadım. “Sokup çıkar yarağını… Ben de geliyorum… Hadi… Pompala beni… Geçirr… Sik beni aşkım… Erkeğimm…”
Sonunda sakinleştik. Üstüme kapandı, masayla onun ağırlığı altında eziliyordum. İnleyince kalktı üstümden, koltuğa attı kendini… Ben de belimi tutarak doğrulmaya çalıştım. İyi sikmişti beni piç… Koltuğa, onun yanına gidip başımı kucağına koydum, uzandım. Kasıklarımda hala orgazmın zevk şimşekleri çakıyor, kasılıp duruyordum. Bacaklarımı sımsıkı bitiştiriyor, o tatlı duygunun, şehvetin bitmesini istemiyordum.
-“Güzel miydi?” diye sordu her erkek gibi… Alacağı yanıttan emin, mağrur… Başımı kaldırıp yakışıklı yüzüne baktım, istediği yanıtı verdim ona,
-“Bir de soruyor musun?” dedim. “Harikaydı. Çok güzel siktin beni… Bitirdin… Zevkten öldürdün… Her yerim titriyor şu anda…” Ellerimi çoraplı bacaklarımda, çıplak kasıklarımda, tüysüz, parlayan üçgenimde dolaştırdım yorgun argın… Vurdura vurdura örselediği, tenini kızarttığı hassas am dudaklarım az önce içinden çıkan koca yarağın etkisiyle hala açık duruyordu. Elimi attım, koltuğa süzülen spermleri bulaştı elime… Parmağımın ucundaki kremsi beyaz kalıntıyı dilimin ucuyla yaladım, kekremsi tadını dilimin hücrelerinde tattım, ağzımın içinde dolaştırıp yutkundum. Gülümsedi,
-“Dur bakalım… Kendini koy verme hemen… Bana sözün var… Akşama kadar sikeceğim seni…” Elimi uzatıp göğsündeki kılları okşadım,
-“Delisin sen… Yorulmadın mı? Belki iki saat oldu sevişmeye başlayalı… Ben bitmiş vaziyetteyim.”
-“Anlamıştım zaten… O aptal kocan seni bir postada bırakıyor değil mi? Bu sikilesi güzelliği bir kere sikmekle yetiniyor bence… Seni aç bırakıyor, eminim…” Eğilip dudaklarımdan öptü. Mutluydum. Kollarımı açıp gerindim.
-“Eh, doğru söze ne denir? Aynen dediğin gibi… Bankadan geç gelir, erken gelse siki kalkmaz, kalktığı zaman da bir postada bırakır, kendi boşalır, bana aldırmaz çoğu zaman… O ilk balayı günlerindeymiş. Zaman geçince eski hızı kalmadı kocamın… Bugün otobüste gördüğün koca, nadiren isteklendiği günlerden birindeydi…” diye dert yandım aşığıma…
-“Merak etme Gül… Bugün seks yapmaya doyacaksın. Yeter diyeceksin…” Güldüm,
-“Yeter diyeceğimi zannetmiyorum ama, bir başlayalım bakalım…” dedim. Başımı çevirip konuştukça sertleşen, eski dikilitaş halini alan sikine bir öpücük kondurdum. Başını dudaklarımın arasına alıp dilimle yaladım. Bir yandan gözlerine bakıyordum. Onun bakışları odada geziniyordu. Dip taraftaki paravanla ayrılmış muayene bölmesini, sedyeyi gördü, gözleri parladı. Başımı tutup sikini ağzımdan kurtardı.
-“Gel bakalım Gül hanım… Şu sedyeye yat da, seni güzel bir muayene edeyim.” Kıkırdadım,
-“Peki doktor bey…” diyerek hevesle kalktım.
Üzerimdeki jartiyer çoraplarını düzeltip sedyenin yanına gittim, çırılçıplak uzandım. Selim doktorun tiril tiril beyaz, ütülü önlüğünü çıplak bedenine geçirip stretoskopu boynuna takmış, beni bekliyordu. Öyle komik görünüyordu ki, durmadan kikirdiyordum. Doktor gömleğinin iliklenmemiş önünden kaslı çıplak bedeni, baklava şeklini almış karın kasları, kasıklarından göbeğine doğru yükselen uzun siki görünüyordu. Selim ise tüm ciddiyetiyle streteskopu kulağına geçirmiş, ben güldükçe inip kalkan iri göğüslerimde gezdiriyor, dinlemeye çalışıyordu.
-“Lütfen gülmeyin hanımefendi… Çok ciddi bir hastalığınız var, siz gülüp duruyorsunuz…” diye tersledi beni…
-“Yaaa… Neymiş rahatsızlığım doktor bey? Yaşayacak mıyım?” diye sordum doktoruma… Streteskop memelerimden karnıma, oradan kasıklarıma inmişti şimdi… Yine o ciddi tavrıyla,
-“Hanımefendi… Siz seksüel blumia hastalığına yakalanmışsınız… Bakılmadığı için çok ilerlemiş. Durum kötü…”
-“Peki çaresi yok mu doktor bey? Neymiş bu hastalık? Kurtulacak mıyım?” diye arka arkaya sordum.
O sırada streteskopun soğukluğunu am dudaklarımda, içinde hissedince kıvrandım. Ürperdim. Aklıma titiz ve ciddi doktorum, patronum geldi. Şu anda büyük olasılıkla mikrop bulaştırıyorduk doktorun alete… Ve bembeyaz önlüğü erkeğimin çıplak bedeninde duruyordu.
-“Açlık hanımefendi…” dedi doktorum… “Sekse aç kalmışsınız. Doyuran olmamış sizi… Ama ben sizi iyi edeceğim.” Sertleşmiş sikini elime tutuşturdu. “Bundan günde beş kere yerseniz, iyileşirsiniz. Fitil olarak…