Aynı Çetenin Ailesi Üyeleri Mutfakta Kıstırdığı Tombul Ablasına Dadandı; Merhaba Taşrada bütün gençler oyun oynamaya doktorculukla başlar, derken bu oyun sekse dönüşür. Cahillik işte, arkadaşlarla sikimizi birbirimizin götüne sürtmeyi, sikimizi kızların amına sürtmeyi seks yaptık sanıyor mutlu oluyorduk. Bir gün çalıştığım kasaptan et götürüp dönerken, arkadaşım Hasanı gördüm. Bana, “Seyit gel sikişelim!” dedi. “Oğlum benim dükkana gitmem lazım, hem biri görür şimdi!” dedim. “Lan gel kimse görmez, şu harabeye gireriz, beş dakika sürmez!” dedi. Harabeye girdik pantolonlarımızı indirdik, önce Hasan sikini götüme sürtmeye başladı, bir yandan da ‘Ohhh ohhh’ derken, ben de götümü sallıyordum. Şimdi de ben Hasanın götüne sürtecektim. Sikimi Hasanın götüne dayamıştım ki, yan pencereden müşterimiz topal Hüseyin’in kızı Meral ablanın bize baktığını gördüm. Telaşla, “Hasan kaç oğlum yakalandık!” dedim…
Hasan nasıl kaçtı anlayamadım, ben kaçarken çekemediğim pantolonumun ayağıma geçmesiyle yüzüstü bir düştüm ki, her yerim yara bere oldu. Ben yerden kalkıp toparlanırken Meral abla kapıya inmiş, “Seyit iyi misin, gel bakayım neyin var!” diyerek, beni evine alıp yaralarıma pansuman yaptı. Evden çıkarken, “Meral abla ne olur kimseye söyleme, duyarlarsa beni keserler!” diye yalvardım. “Tamam Seyit, bu aramızda sır kalacak!” diyerek saçlarımı okşayarak, yanaklarımdan öptü gönderdi beni.
Meral abla 30 yaşlarında, çok çok güzel, manken gibi bir kadın. Ona bir bakan dönüp bir daha bakar, öylesine alımlı. Ailesi onu yıllar önce Lise son sınıftan alıp memleketin en zenginlerinin birinin oğluyla evlendirmiş. Dedikodulara göre, 1 ay sonra kız değil diye geri gönderilmiş diye duydum, ama yine de Tanrı bilir. Meral abla evin tek kızı, bağları bahçeleri var, babasıyla annesi yaz kış bağ bahçe işiyle uğraşırlar, kızlarına kıyamadıklarından onu hiç götürmezler. Meral abla ‘aramızda sır kalacak’ demesine rağmen, yine de birilerine söyler diye çok korkuyordum. Hele komşuları sağırgil duyarsa mahvolurdum, o kadın bir memlekete yayın yapar, duymayan kalmazdı. Sabaha kadar gözüme uyku girmedi.
Öğlen vakti ustam ve kalfa yemekteyken dolaptan 1 kilo kadar et çıkardım, sardım, bakkala bıraktım, sonra yemeğe giderken aldım Meral ablaya götürdüm. “Abla aman kimseye söyleme, hele sağırgil duyarsa ben ölmeliyim o zaman!” dedim. Saçlarımı okşayarak, “Biliyorum Seyit, duyulursa ailen insan içine çıkamaz, sen dua et ki ben gördüm, ya başkaları görseydi? Ama sen korkma, bu sır bende kalacak!” dedi. Eti nasıl aldığımı söyledim. “Çok dikkatli ol tamam mı, ustan sezmesin!” diyerek eğilip burunlarımızı birbirine sürüp, gülerek, “Benim canım korkmuş mu?” diyerek yanağıma, dudağıma, burnuma, gözlerime, yüzümün her yanıma öpücükler konduruyordu. Artık rahatlamıştım, Meral ablanın kimseye söylemeyeceğine emin olmuştum. Oradan mutlulukla ayrıldım.
Birkaç gün sonra evde babamın yurtdışından getirdiği çaydan ve kahveden alarak Meral ablaya götürdüm. O da bana sütlaç ikram etti. Çay ve kahve için teşekkür ederek, beni kucağına alıp şaçlarımı okşarken yanaklarımdan öperek, “Ohhh, sen ne güzel kokuyorsun Seyit!” diye bana sarılıyordu. Aylar böyle geçerken ona annemin bir altın yüzüğünü, ablamın saatini, teyzemin iki bileziğini, dükkandan ve evden çaldığım paraları, haftalığımı hep ona götürüyordum. Meral abla beni çok seviyordu. Ben de ona çok alışmıştım, bana sarılması saçlarımı okşayıp beni öpmesi koklaması çok hoşuma gidiyordu…
Hele 16. yaşıma bastığımda, doğum günü pastasıyla bana sürpriz yapması çok hoşuma gitmişti. Ben de buna karşılık ona bir hediye düşünüyordum. İstanbul’dan amcamlar gelmişti, bizde kalıyorlardı. Çarşıya çıkmıştım, eve uğradım, annemler herkes hamama gitmişler. Hemen misafirlerin çantasını karıştırdım, bir sürü bilezik ve altın setler vardı. Bir burma bilezik alarak evden dükkana gittim, oradan da Meral ablaya götürüp verdim. Gözleri kocaman açılmıştı. “Seyit bunu nerden aldın?” diye sorunca, ona anlattım. “Aman kimse bilmesin!” diyerek bana sarılıp belki yüzlerce kez öptü. Bana öyle sarılıyor ki, canımı çıkaracak. İlk defa yüzüm memelerine değiyor, o yumuşaklığı hissediyor ve çok hoşlanıyordum. Ben de ona sarıldım. Beni, “Canım, canım!” diye öpüyor, kokluyor, bana sarılıyordu. Çok sevinmiş, mutlu olmuştu. Bana, “Ne zaman istersen gel Seyit!” diyordu. Ben de en az onun kadar mutluydum.
Ertesi gün yengemler kayıp bileziğin farkına farmışlar, evde kıyametler kopuyordu. Kim alır bileziği, eve kim geldi falan diye, isimler sayılıyordu. Bana da sordular, “Senin almayacağını biliyoruz da, alanı gördün mü?” diye. Ben de, “Görmedim!” dedim. Ama babam çıkarken, “Ne yaparsanız yapın, bu altını akşama kadar bulamazsanız bu evi yakarım!” diyerek sinirle çıkıp gitti. Annem ablam hepsi ağlıyordu. Ben de korkmaya başlamıştım, hemen Meral ablaya gittim…
Meral abla leğende çamaşır yıkıyordu. Entarisini toplayıp beline sokmuş, donu sıyrılmış, baldırlarından bacaklarına kadar açılmıştı. Entarinin üstten düğmeleri açık, çamaşırı çitilerken sallanan bembeyaz memeleri içimi eritiyordu. Gelip bana sarıldı, “Aman seyit beni karıştırma, istersen geri vereyim bileziği!” derken memeleri yüzüme, dudaklarıma değiyordu. Meral abla bana sarılıp saçlarımı koklarken, memelerinin kokusu içime iniyor, sıcaklığı beni ısıtıyordu. Ben de ona sarılıp, ellerimi götüne doğru indirip, götünü sıvazlamaya başladım. Sesi çıkmayınca okşamaya başladım. Kulağıma, “Hınzır seni!” deyince, bundan cesaret alarak götüne daha sıkı sarılarak elimi araya soktum. Meral abla elimi götünün arasında sıkıştırarak, “Seni eşek seni, sen neler biliyormuşsun!” diyerek götüme bir şaplak attı…
Tüm bunlar olurken içim öyle hoş oluyordu ki, ondan hiç ayrılmayım istiyordum. Beni yolcu ederken de dudaklarımdan yüzümden defalarca öpüyor, “Sen delikanlı olmuşsun artık Seyit!” diyerek gülüyordu. Oradan sevinçle uçarak çıktım…
Altın maltın umurumda değildi, şimdi tek düşüncem Meral ablaydı. Artık her an aklımda Meral abla vardı, gece gündüz onun hayaliyle yaşıyordum, ona sarıldığımda dünyanın en mutlu insanı ben oluyordum, ona sarılmak öpmek okşamak onu sevmek istiyordum. Hep yanımda olsun, hep onunla olayım, memelerini öpeyim, emeyim, götünün arasını yalayayım, ısırayım, bacaklarını öpeyim, onun çırılçıplak vücuduna sarılayım istiyordum. Ama bunlar hep hayaldi. Ama olsun, ona sarılmak ta, öpmek de, götünü okşamak da güzeldi diye uykuya daldım.
Ertesi gün çok istememe rağmen Meral ablaya gidemedim. Daha ertesi gün de, derken günler olmuştu onu görmeyeli. Ustamın hanımı hastalanınca, ustam İstanbul’a gitti, kalfa da beni yemeğe bile bırakmıyordu. Sabah erken gidiyorum, akşam geç geliyorum eve. Bir türlü fırsat bulamıyordum, deli olacaktım. 5 inci gün dükkanda çalışırken bir kadın geldi, başımı kaldırdım baktım Meral abla. Onu görünce dünyalar benim olmuştu. Yarım kilo et istiyordu. Meral abla kalfaya, “Ben çarşıya gideceğim, elimde götürmeyeyim, Seyitle gönder bir zahmet!” deyince nerdeyse havalara fırlayacaktım. Kalfa, “Başım üstüne bacı!” diyerek Meral ablayı gönderdi. Et almayı bahane edip beni görmeye gelmişti, mutluluktan çıldıracaktım…
Ona gittiğimde siyah bir elbise giymiş, makyaj yapmış, çok güzel olmuştu. Mini eteğin altından bembeyaz bacaklar, siyah gömleğin altından memeleri harikalar yaratmış, yüzünde bir gülümseme, gözlerde pırıltı, öyle güzeldi ki aklımı başımdan aldı. Eti elimden alırken, “Seni çok merak ettim, bileziği anladılar diye çok korktum, nerelerdesin, seni çok özledim!” diyerek bana sarıldı. Bana çok samimi ve doğaldı. Belki benden faydalandığı için desem, neticede verdiğim paralar, altınlar çok bir şey değildi, bu şahane kadına kimler neler verir Tanrı bilir. Ama ben de senelerdir az şeyler vermedim ki, ama her şeye değiyor…
Öyle güzel kokuyor ki, başımı döndürüyor. Ben siyah gömleğin altından bembeyaz memelere öpücükler kondururken, Meral abla bana sıkıca sarılarak, “Sakın bir daha gelmemezlik etme!” derken, yüzümün her yanını öpücüğe boğuyordu. Onun bu sözleri, davranışları beni çok mutlu ediyordu. Dudaklarımı emerken, ellerim bembeyaz bacaklarının arasından amına değdiğinde, irkilerek dudağımı öyle bir ısırdı ki, eminim dudağım kanamıştır. Ben elimi onun külotunun içine sokup, götünü, amını nazikçe okşarken, o da elini pantolonumun içerisine sokarak sikime ulaşmış, okşamaya başlamıştı. Ne kadar okşasa bir şey olacağı yok diye düşünürken, içimde değişik şeyler oluyordu sanki. Daha önce yaşamadığım duygular, istekler beni çıldırtıyordu. Sikim şimdiye kadar hiç böyle sertleşmemişti. Sikime acayip haller olmuştu…
Meral abla, “Sakın elime bırakma!” deyince, ne dediğini anlamamıştım. Öyle olmuştum ki, Meral ablanın her yanını ısırmak, emmek istiyordum. Gömleğin üstünden delice memelerini ısırmaya başladım. Ona öyle sarılıyordum ki, o da şaşırdı. İçimde fırtınalar kopuyordu. Çılgınca ona sarılıyor, öpüyor, okşuyor, elimle sıkmadık yerini bırakmıyordum. O anda ne oldu anlayamadım, birden titremeye başladım. Ona delice sarıldım. Sikimden sular gelmeye başladı, nefesim kesildi. Meral abla, “Eşek, elime bırakma demiştim!” diye bana çıkıştı. Ben ne olduğunu anlamamıştım, Meral abla bana ne olduğunu anlattı. İlk defa oluyordum. Beni yollarken, “Bundan sonra Pazar günleri beni ziyaret edebilirsin!” dedi.
Öyle mutluyum ki anlatamam. Buluşma günümüz pazar günüydü. Neye sevineceğime şaşıyordum. Meral ablanın bu kadar ileriye gideceğini sanmamıştım. Hayallerim gerçek oluyordu. Hele sikimin öyle kalkması ve içinden fışkıran erkeklik dedikleri oymuş. Demek ki şimdi erkek olmuştum, o ne güzel duyguydu. Şimdi hasretle Pazar gününü bekliyordum. Meral ablanın götünü, memesini, bacaklarını ve güzelliğini şimdiye kadar niye fark etmemişim anlayamıyorum. Ama ne olacaktı ki, o zamanlar gençtim zaten.
Acaba onu çırılçıplak görecek miyim, memelerini, götünü, amını okşayabilecek, öpebilecek, yalayıp, emebilecek miyim. Şimdiye kadar yaşadıklarıma bakılırsa, niye olmasın diye düşünüyorum. Bir yandan da, benim gibi bir genci ne yapacak desem de, peki niye bunları yapmaya izin verdi o zaman diye umutlanıyorum. Ama yine de elini sallasa ellisi, yıllardır dul yaşamış, yapacaksa benimle mi yapar? Güya beni memnun etmeye çalışıyor, ondan kopmayayım, ona para vereyim diye beni böyle umutla idare edecek sanırım. Bu gün istese soyunabilirdi. Ama çok seksi giyinmişti. Hem dükkana kadar da geldi, demek ki bir şeyler var, belki ben dükkana geç kalırım diye düşündü, ama yine de beni çok mutlu etti, daha ne olsun. Yıllardır tanışıyoruz, sırlarımızı biliyoruz, başkalarına güvenemez, ama bana eminim güvenir, o yüzden bu gün yaşadıklarımız az şey değil ki.
Pazar günü gelmiş içim içime sığmıyor, hem sevinçle, hem merakla, hem de hasretle ve heyecanla bekliyordum. Meral ablayı görünce hayal kırıklığına uğradım, üzerinde eski bir entari, makyajsız, beni eve aldı, “Nasılsın Seyit?” dedi. Sağol abla, iyim. dedim. Gülerek içeri odaya girdi. Gülümsemesi umuda ve iyiye işaretti sanırım. İçeri gideli 10 dakikadan fazla olmuştu, ben heyecanlanmıştım. Biraz sonra gelince gözlerime inanamadım, öyle güzel makyaj yapmıştı ki, sanki pırıl pırıl parlıyor, bebek gibi olmuş. Dudaklar, gözler, kaşlar zaten çok güzeldi, daha da güzel olmuş. Beyaz gecelik giymiş, içine ne külot ne sütyen giyinmiş. Sanki manken gibi, neresine bakacağıma şaşırıyorum, yüzüne mi vücuduna mı. Böyle giyinip gelmesi beni çılgına çevirmişti, içimden sınırsız coşkulu duygulara kapıldım…
Beni ayağa kaldırarak kemerimi çözüp pantolonumu indirdi, sonra gömleğimi ve atletimi çıkardı. Önümde eğilip donumu indirirken sikim kalkmaya başlamıştı. Sikimi okşarken gittikçe sertleşiyor, avuçlarından dışarıya taşıyordu. Sikimi yüzüne dudaklarına sürerek, yüzünde gezindiriyor, arada ucuna öpücükler konduruyor, sonra okşamaya başlıyordu. Bense ona bakmaya doyamıyordum, saçlarını, omuzlarını, sırtını okşuyordum. Yavaş yavaş sikimi yalayarak ağzına alıyor, emiyor, taşaklarımı tamamen ağzına alıp sanki yiyiyordu. Sonra ayağa kalkarak geceliğini çıkardı. Yere sırt üstü yatarak beni üzerine aldı. Dudağını emerken sikim göbeğine değiyor, o da eliyle sikimi okşuyordu. Memelerini öyle emiyordum ki, Meral abla, “Acıyor!” demek zorunda kaldı…
Her yerini yalıyordum, omzunu, memelerini, göbeğini, bacaklarını. Amını emerek, götünün arasını, götünün deliğine kadar yaladım, götüne ısırıklar attım. Sikimi memelerinin arasına alarak okşamaya devam ediyorken, kendi de çılgınca beni öpüyor okşuyordu. Birden sikimi ağzına aldı. Öyle emiyor ki, delirmiş gibi. Ben de elimi amına attım okşuyorum. Nasıl hoşlanıyor anlatamam, öyle kıvranıyor ki. Amını öyle okşuyorum ki, parmaklarım içeri kaymış. Sikimi emerken öyle kudurdu ki, sanki sikimi koparacak. Titremeye başladı, kaskatı kesildi. Baktım amından sular geliyor. Kalktı, beni yatırdı, sikimi okşamaya devam etti. Sonra üzerime ters oturarak sikimi götünün arasına sürtmeye başladı. Sonra amına sürttü. Amının üzerine sürttükçe ben çıldırıyordum…
Yeniden kendi yattı, ben üzerindeyim, sikimi amının arasına sürüyordum. Ucunu sürterken Meral abla kıvranıyor, “Erkekliğin gelirse amımın üstüne bırak!” diyordu. Ben şehvetin doruklarına çıkmıştım, “Ne olur sokayım!” dedim. “Hayır daha şimdi değil!” dedi. “Ne olursun abla sokayım!” dedim. Zevkten memelerini parçalayacakmış gibi emerken, sikim amının ucunda gidip geliyor, götünü öyle okşayıp sıkıyorum ki, neredeyse götüne parmağım girecek. Meral abla öyle hoşlanmış ki, gözlerini kapatıp kendinden geçmiş, sanki burada değil. Ben artık dayanamıyorum, sikimi amına sokar gibi yapıp yapıp çekiyorum, bir tepki vermeyince biraz daha, biraz daha, sikimin ucu amına girip girip çıkıyor. O zevkten deliye dönmüş, ben biraz daha sokuyorum…
Artık dayanacak gücüm kalmadı, sikimi birden içeri soktum. O an boynuma sarılarak, “Eşek Seyit, ne yaptın sen!” diye mırıldandı. Öyle hoştu ki, sıcacık, ıslak, kaygan. Sikim içerde zevkin doruklarına çıkarken götünü öyle sıkıyorum ki, parçalayacak gibi. Sikim bu zevki hayat boyu unutamaz. “Seyit sakın içeri bırakma!” dedi. Sanki bütün vücudum sarsılıyor, kendimi tutamıyorum. Ben içeri boşalırken, o da bir titremeyle kendini bıraktı. Kulağımı ısırarak, “Eşek, niye içeri bıraktın!” diye bana sarıldı. Birbirimize sarılarak ne kadar kaldık bilmiyorum, ama yaşadığım en güzel şeydi 🙂