Sapkın Selin Kucaktan İnmez Yala Yala Bitiremez Yarağın Hepsini Yiyemez; Ben Selin… Uzun boylu, esmer, kendince güzel sayılacak, etrafımdakilerin söylediklerine göre manken gibi bir kızım. Deniz kenarına yakın bir sitede çalışan, on sene önce buraya çalışmak için gelmiş bir ailenin ortanca kızıyım.
Ailem köy kökenli tutucu bir aile olduğu için, buralardaki kızlara göre daha kısıtlı gezer, giyinirim. Babam sitenin kalorifer işi gibi teknik işleriyle ilgilenir, annem ise ev işlerine gider. Evli bir ablam ve bu sene üniversiteye giden erkek kardeşim var.
Ben liseyi bitirince okumamıştım. Evde kalıp anneme ve babama yardım ediyordum. Tüm dünyam buydu. Bir de arkadaşım Ebru…
Ebru, ailesinin durumu çok iyi olduğundan ve evin biricik kızı olduğundan çok rahat davranan bir kız… Yazın tatile gelir, okullar açılıncaya kadar kalıp, daha sonra döner. Sadece yazları görüşsek de, benim çok iyi anlaştığım tek arkadaşım…
Bu yaz yine geldi. Ebru’yla olunca, ailem benim gezmeye ve denize gitmeme daha rahat izin verirdi. Deniz kenarında yaşamamıza rağmen pek denize girdiğim yoktu, sadece ablam bize geldiğinde ailece gidersek, yada Ebru ile babası babamdan izin aldığında gidiyordum.
Yine yazın sonuydu. Ebru, ailesinin geri döneceğini, ama kendisinin bir 10 gün daha (okullar açılıncaya kadar) kalacağını söyledi. Hafta sonu bir akrabasının yazlığına Cumadan gidip Pazartesi döneceklermiş, benim de gelmemi istedi.
Ben de ailemin izin vermeyeceğini, sadece babasının babamdan izin alırsa gelebileceğimi söyledim. Ebru babasından rica etti. Ebrunun babası Mustafa abi, kırk yaşlarında, atletik, uzun boylu ve karizmatik biriydi. Babamla da araları iyi olduğundan, babama ısrar ederek sonuçta bana izin aldı.
Cuma sabahı, ben, Ebru, Mustafa abi ve eşi Gülçin teyze ile, kalacağımız akrabalarının yanına gittik. Gittiğimiz yazlık Ebrunun teyzenin yazlığıydı. Ebrunun teyzesi, eniştesi ve oğlu Kaan bizi sıcak bir şekilde karşıladılar ve yazlığa yerleştik.
Öğle yemeğimizi yedikten sonra denize gitmeye hazırlanırken İstanbul’dan bir telefon geldi. Ebrunun anneannesi rahatsızlanmış, hastaneye kaldırmışlar. Bu haber üzerine tüm aile tatili kesip İstanbul’a dönecekken, Ebrunun annesi eşine, “Mustafa sen gençlerle kal, biz eniştem ve ablamla gider gerekeni yaparız.” dedi.
Diğerleri de onayladı. Dolayısıyla ben, Ebru, teyzesinin oğlu Kaan ve Ebrunun babası Mustafa abi kaldık. Onları yolcu ettikten sonra biz de zaten deniz hazırlığımızı yapmıştık, denize gittik…
Ebru, Kaan ve ben denize girerken, Mustafa abi deniz kenarında güneşleniyordu. Deniz içinde Ebru ile Kaan bir hayli birbiriyle şakalaşıp el kol hareketleri yapıyorlardı. Bense biraz tutuk ve çekingendim, onların biraz uzağında yüzüyordum.
Bir ara dikkatimi çeken ilginç bir şey oldu, Kaan Ebrunun göğüs ve kalçalarını elliyor, Ebru ise Kaan’a
“Yapma Kaan, babam görebilir, rahat dursana…” diye cilveleniyordu. Aslında durma, devam et gibi bir anlam vardı sesinde…
Bir hayli geçmişti ki ben sıkıldım. Beni görecek halleri yoktu, suyun içinde birbirlerinin okşanmadık yerlerini bırakmıyorlardı. Onlara seslenip kenara çıktım.
Mustafa abinin yanına selam verip uzandım. Mustafa abi mayo ileydi ve önündeki kabartı çok belli oluyordu, bir an oraya gözüm takılmıştı. Mustafa abi gülerek, “Hayırdır Gül, durgunsun, neden yüzmüyorsun?” diye sorunca telaşla gözlerimi adamın önündeki tümsekten ayırdım. Şaşkın ve titrek bir sesle,
“Şeyy… ben denize girmeyi pek sevmem, sizin hatırınız için geldim.” dedim. Mustafa abi,
“Sağol, bizi kırmadığın için teşekkür ederim.” dedi…
Neler yaptığımı, nasıl zaman geçirdiğimi sormaya başlamıştı ki, konu döndü dolaştı, erkek arkadaşım olup almadığına geldi. Bugüne kadar sadece lisede bir kez olduğunu, bir de bizim sitede çalışan birinin sürekli benimle arkadaş olmak istediğini, ama babamdan korktuğum için bunu kabul etmediğimi anlattım.
“Aslında genç ve güzel bir kızsın Gül.” dedi. “Böyle şeyleri yaşaman gerek. Tam çağındasın. Bir kaç sene sonra biriyle evlenip evine kapanacaksın. Baksana bizim Ebru ne kadar rahat bu konularda… Biz hiç sıkmayız onu… Gençliğini yaşasın kızım…”
O sırada yanımıza Ebru ve Kaan geldi, büfeye gidip bir şeyler alacaklarını söyleyip izin istediler. Babası da izin verdi, bize de dondurma ve su almalarını istedi. Onlar gittiler, biz halen oturuyor, sohbet ediyorduk. Akşam üzeri olmuştu sahilde çok kimse de kalmamıştı. Bir ara ben, “Mustafa abi ben de gidip Ebruya bakayım.” dedim.
“Tabi ki!” dedi.
Ben büfeye giderken kabinlerinin arkasında öpüşen kişileri fark ettim. Biraz daha yaklaşınca bunların Ebru ile Kaan olduğunu gördüm, adeta kendilerinden geçmişlerdi, birbirlerini yiyecekmiş gibi dudakları yapışmış, Kaan Ebru’nun kalçalarını okşuyordu.
Şok olmuştum. Gerçi Ebruyu erkeklerle bu şekilde ilk görüşüm değildi. Ebru çok rahat bir kızdı ve onun için böyle işler normaldi. Ama bu başkaydı, Kaan teyzesinin oğluydu.
Bir süre onları izledim, onlar beni fark etmemişti. Biraz daha yiyişip toparlandılar, yola çıkıp büfeye gideceklerken arkalarından seslendim. Bana bir arkadaşlarını gördüklerini, biraz onunla sohbet ettiklerini, daha büfeye yeni gideceklerini söylediler.
Ebru, istersem benim de büfeye gelebileceğimi söyledi. Ama ben babasının yanına döneceğimi söyleyip, geri döndüm. Onlara maydanoz olmak istemiyordum…
Ben tam babasının yanına vardığımda, babası yazlığa dönüp şirket ile bir işi olduğunu, onu internetten halledeceğini, istersem benim Ebruları bekleyip onlarla dönebileceğimi söyledi. Ben de yazlığa dönmek istediğimi, sıkıldığımı söyledim.
“Tabi, gel canım, beraber gidelim!” dedi. Ebruyu da arayıp, bizim yazlığa döneceğimizi, kendilerinin de işleri bitince yazlığa gelmelerini söyledi…
Yazlığa gittik. Mustafa abi bilgisayarın başına geçti. Ben de banyoya girip bir duş almayı geçiriyordum aklımdan. Odama girip havlumu bırakıp, duştan sonra üzerime giyeceğim elbiselerimi hazırladıktan sonra üzerimdeki mayo ile banyonun yolunu tuttum.
Mustafa abiyi bilgisayarın başında zannederek üzerimdeki mayonun askılarını indirip banyoya girdiğimde şok olmuştum. Mustafa abi çırılçıplak banyodaydı ve duşa girmek üzereydi. Üzerinde hiç bir şey yoktu. Plajda mayosuyla gördüğüm kabarık önü, bu defa her şeyiyle karşımdaydı.
Ben şaşkınlıkla adamın önünde havaya kalkmış, kocaman aletine bakarken, o da elimle kapatmaya çalıştığım göğüslerime bakıyordu. Şaşkınlığım geçtikten sonra, “Şeyy, ben sizi bilgisayarın başında sanmıştım, özür dilerim…” derken, Mustafa abi yanıma yaklaştı. Gözleri yiyecek gibi vücudumda dolaşıyordu.
“Oh, çok güzelsin Gül…” dedi adeta fısıldayarak…
Donup kalmıştım adeta. İlk kez böyle bir şeyle karşı karşıyaydım. Daha önce çevremde sadece Ebruyu erkeklerle ve bir kez de ablamı eniştemle sevişirken gören ben, ilk kez canlı bir erkeklik organı görüyordum…
Ellerim halen göğüslerimdeydi. Mustafa abi kaçamak bakışlarımın yöneldiği noktayı fark etmişti. Gözlerinde delici bakışlarla bana bakarak, “İstersen dokunabilirsin canım…” dedi. Ben ise halen kendime gelememiştim ve o şaşkınlıkla adamı tersleyip dışarı çıkmam gerekirken,
“Şeyy, ilk ilk kez görüyorum…” deyiverdim.
Mustafa abi dudaklarıma yapıştı ve öpmeye başladı. Bugün gördüklerimin tesiriyle karşılık bile veremedim. Üstelik çok hoşuma gitmişti, ilk kez bir erkek tarafından öpülüyordum. Mustafa abi beni kendine çekti,
“Rahat ol bebeğim… Çok güzelsin. Seni öyle istiyorum ki… Harikasın…” diye mırıldanırken halen beni öpüyor, elleri ile göğüslerimi kalçalarımı sıkıyordu. Ben ise bir şey yapamıyor, karşılık dahi vermiyordum, ama hoşuma gidiyordu.
Beni iyice saran Mustafa abi üzerimdeki mayoyu aşağı çekerek beni çıplak bıraktı, elimden tutarak elimi erkekliğine götürdü. Elimdeki şey büyük ve kalındı. Nedense o an aklıma seks hikayelerinde okuduğum, internette porno sitelerinde gördüğüm kalın penisler geldi…
Alet elimdeydi, okşamamı istedi, ben ise sadece avuçladım. O ileri geri yapıp, kalçalarımı ve amımı okşuyor, göğüslerimi sıkıp, dudaklarımı öpüyor, beni iyice zevk sarhoşu yapıyordu. O kadar zevk almaya başladım ki, amımın sulandığını hissettim.
Ben de karşılık vererek, elimdeki yarağını sıkıp, dudaklarına yapıştım. Acemice öpüşmem onun daha hoşuna gitmişti. Beni tekrar sarıp, boynumu yalıyor, göğüslerimi ısırıyordu. Beni omuzlarımdan aşağı iterek önünde diz çökmemi sağladı, “Yala!” dedi. Utangaç, çekingen bir sesle, “Daha önce hiç yapmadım abi…” diyebildim. “Nasıl yapacağımı bilemiyorum…”
Penisini ağzıma götürmek istedi, ama ben ağzımı kaçırınca, beni ayağa kaldırdı, kendisi önümde diz çökerek amıma yumuldu. Amımı çok hızlı yalıyor, adeta beni çıldırtıyordu. Bu arada parmakları ile de götümün deliğini zorluyordu…
Ben artık iyice kendimden geçmiştim. Hayatımda ilk kez, üstelik babam yaşında biri ile sevişiyordum. Mustafa abi çok iyi sevişiyordu, fakat arkama soktuğu parmağı canımı acıtıyordu. Biran, “Ayyy!” diyerek irkildim.
“Ne oldu, canın mı yandı aşkım?” diyerek kibarca sordu.
“Mustafa abi ben ilk kez böyle bir şey yaşıyorum, bence bu yaptığımız çok yanlış!” diye itiraz etmek istedim. Ama o, “Bana abi deme, aşkım de! Her şeyin bir ilki vardır, merak etme güzel olacak!” diyerek yine beni önünde diz çökertti. Penisini ağzıma vermek istiyordu, ama ben alamıyordum, kalındı ağzıma girmiyordu.
“Öp onu, yala!” dedi.
Tam öperek yalamaya başlamıştım ki, saçlarımı çekti. Can acısıyla ağzımı açmam ve o kalın şeyin ağzıma girmesi bir oldu. Ağzım yırtılacak gibi, kusacak gibi oluyordum. Ama Mustafa abi çıkarmama izin vermiyor, başımdan tutarak adeta ağzımdan sikiyordu beni.
Ben bu arada bir kez daha ıslanmıştım. Mustafa abi de fazla dayanamayıp ağzıma boşalmaya başladı. Çok kötü bir tadı vardı, hem de çok geliyordu. Boğulacak gibi oldum. Zorla çıkarmıştım ki ağzımdan, çıkarmamla lavaboya kusmaya başlamam bir oldu…
Ben lavaboya dönmüş kusarken, Mustafa abi arkadan kalçalarımı ve amımı yalıyor, parmağını amıma sokuyordu. Ben halen kendime gelememiştim, fakat o anda tek düşündüğüm şey kızlığımdı. Ona bakire olduğumu söyledim, kızlığıma zarar vermemesini istedim.
Mustafa abi de bunun üzerine amımı parmaklarıyla mıncıklamayı bırakıp, parmağını götüme sokmaya başladı. Canım acıyordu, ama Mustafa abi çok iyi biliyordu işini, bana zevk de veriyordu.
Ben önünde domalmış durur halde lavaboda ağzımı yıkarken, o ise parmağını götümde ileri geri yaparak sırtımı yalıyordu. İyice çıldırmıştım ve kendimi iyice ona teslim etmiştim.
O da bunu anlayınca kocaman sertliğini benim minik deliğime sokmaya çalıştı. Penisinin ateş gibi yanan temasını arka deliğimde iyice hissettim, fakat kalındı ve girmiyordu. Aslında korkuyordum da, bir o kadar içime girmesini istiyordum da…
“Böyle kal, kıpırdama sakın!” diyerek, banyo dolabından krem aldı, bolca kendine ve arkama sürdü. Ben olacakları beklerken penisini tutarak tekrar zorlamaya başladı. Fakat yine girmiyordu.
“Kendini rahat bırak, sıkma!” diyerek, lavaboya doğru daha da domalmamı istedi.
Dediklerini yaptım, yeniden zorladı. Kalçalarıma çok sert iki tokat atınca irkildim. Ben kalçalarımdaki şaklamayla şaşırmış durumdayken, birden içimde tarif edilemeyecek acı hissettim, beynimde şimşekler çakıyordu. Arkama girivermişti.
“Çıkarrr!” diye bağırıyordum, fakat kaçamıyordum çünkü kafam lavabonun altındaki duvara dayanmış, Mustafa abi de beni sıkıca kavramıştı.
O kocaman alet minicik deliğimi zorlaya zorlaya, yavaş yavaş ilerlerken, ben ise artık acıya dayanamıyordum ve ağlıyordum. Elim ayağım kesilmişti. Mustafa abi hala götüme sokmaya devam edip,
“Geçti aşkım, girdi, az kaldı!” diyordu.
Kasıklarını kalçalarımda hissettiğimde acıdan kendimden geçmiş ve bayılmışım…
Ayılıp kendime geldiğimde yatak odasındaydık, yüzüstü yatıyordum. Mustafa abi kasıklarımın altına yastık koyup beni domaltmış, arkamda götümü sikiyordu.
Bende hal kalmamıştı, o ise sürekli abanıyor, sırtımı ensemi öpüyor, götümü sikmeye devam ediyordu. On beş yirmi dakika boyunca sikmesine rağmen boşalmamıştı.
İşin garip tarafı, bu bana acının yanında zevk de veriyordu. O zevkle ben de kalçalarımı ona itiyor karşılık veriyordum. Mustafa abi müthiş bir tecrübeyle sikiyordu götümü.
O kalın büyük yarağın içimde olduğuna ve götüme nasıl alabildiğime halen inanamıyordum. Her tarafım uyuşmuş ve götümün deliğini hissetmiyordum. Artık dayanacak halim kalmamıştı, “Mustafa abi boşalll!” diye yalvarmaya başladım.
İyice hızlanmıştı. Ben zevk ve acıdan yatağı dişliyordum. Sonunda acayip bir hırıltı ile götüme boşaldı…
Yarağını götümden çıkarıp, yarağını çarşafa sildi. Bana iltifatlar ediyor, “Seni çok seviyorum aşkım, karıcığım!” diyor, omuzlarımı, sırtımı, belimi, götümün yanaklarını öpüyordu.
Ben halen o acı ve şaşkınlıkla, şok bir halde yatakta yüzüstü yatıyordum, sesim çıkmıyordu. Neden sonra biraz kendime geldim, “Canım çok yandı!” dedim dudaklarımı büzerek… Omuzlarımı öperek sarıldı, bir bacağını üstüme atmış, tekrar sertleşen erkekliği vücuduma batıyordu.
“Özür dilerim bebeğim… Öyle tazecik, öyle seksisin ki… Kendimi kaybettim bir anda… İnan bir daha bu şekilde olmayacak!”
Tutup kendine çevirdi sonra… Kollarının arasında bez bebek gibi minicik, savunmasız hissettim kendimi… İkimiz de çırılçıplak, yorgun, kollarımı uzatıp sarıldım, pembe uçları kabarmış memelerimi onun kıllı göğsüne bastırarak dudaklarından öptüm ilk erkeğimi…
“Bir daha mı olacak yani?” dedim gülümseyerek… Hırsla benim körpe dudaklarımı kemirmeye başladı,
“Sen ne zaman istersen bebeğim! İnan acıdan değil, zevkten bayılacaksın. Çok güzel olacak.”
Dudaklarımı öperken kocaman erkek eli tomurcuk memelerimi yoğuruyordu bir yandan da… “Ahh!” diye bir inleme koptu benden, öylesine zevkliydi bana yaptığı şeyler…
“Şimdiden başladın bile… Ohh… Dediğin gibi… Çok güzel…”
Hele eli okşayarak aşağılara indiğinde, dudakları kabarmış bakire amcığımı okşadığında iyice bittim. Erkeğimin kollarının arasında inleye inleye zevkten kıvranıyordum.
Mustafa abi beni öpmeye devam ederken boynuna sarılmış elimi tutup aşağıya, kendi kasıklarına götürdü. Ne istediğini anladım hemen… Minik elimle erkeğin taş gibi olmuş sikini kavradım, koca şeyi parmaklarımın arasında sıkıp sıkıp bırakıyordum.
“Aşkım, harikasın… Devam et yavrum… Sikimi okşamaya devam et…!”
Öpüşmeyi bıraktı biraz sonra… Güçlü kollarıyla bedenimi çevirdi, başımı kasıklarının hizasına getirdi. Yan yana ters vaziyette uzanmıştık yatakta, erkeğin sıcak nefesini kasıklarımda hissediyordum. Ardından dudaklarını amımda hissettim.
Bunun verdiği zevkle ben de onun sikini avuçlamıştım, burnumun dibindeydi. Dilimi uzatıp başına dokundum. Ucundaki delikte beliren gözyaşı damlasını dilimin ucuyla yaladım.
“Ohhh!” diye inledi Mustafa abi… “Yala aşkım! Dilinle kocaman yala sikimi… O körpe dudaklarını aç, ağzına al yarrağımı…”
Her dediğini yapıyordum adamın… Ben sikini yaladıkça zevke geldi, bacağımı kaldırıp başını kasıklarıma gömdü iyice… Ağzını açmış, amımı olduğu gibi dudaklarıyla kavramıştı. Am dudaklarımı emerken dilini de ıslak ıslak klitorisimde hissedince kendimden geçtim.
Birbirimize daldık iyice… Ben onun sikini, gövdesini yalayıp altındaki torbalarını okşarken, Mustafa abi de köpek yalar gibi amcığımı yalıyordu. Arada amımı yalamayı bırakıp bana direktifler veriyor, beni yönlendiriyordu.
“Ohh… Islat iyice sevgilim… Tükürükle, elini ıslat öyle okşa yarrağımı… Off… Çok iyi… Şimdi de sikimi ellerinle sıvazla, taşağımı yala… Evet… Böyle… Ağzına sok torbalarımı… Em… Offf…!”
Erkeğim beni emdikçe aynı şiddetle ben de onun sikini emiyordum. Alabildiği kadar ağzıma sokmaya, sevgilime zevk vermeye çalışıyordum.
“Ohhh… Em aşkım, vakumla sikimi! Hem em, hem içerde dilinle yala… Ohhh… Öbür elin nerede? Arkalarımı da okşa, götümü okşa bebeğim… Çok zevk veriyorsun. Ben sana ne yaparsam, sen de aynısını bana yap… Off… Harikasın…”
Bir elimi ıslatıp ıslatıp sikini sıvazlarken taşaklarını emiyor, diğer elimle de götünü okşuyordum. Derken amımı vakumlayan adamın ıslak parmaklarını götümün deliğinde hissedince sarsıldım.
Müthiş bir zevk alıyordum. Aynı anda hem klitorisimi yalıyor, iyice ıslanıp su koy veren amımın dudaklarını okşarken diğer elinin parmakları da götümün deliğinde dans ediyor, ıslak ıslak deliğimi okşuyordu.
Gözlerim kararmaya, orgazm olmaya başladım. Bütün bedenim kasılıyor, kıvranıyordum. Biraz sakinleşmeye başladığımda yaptığım işe devam ettim. Bu kez ben de parmaklarımı ağzımda ıslatıp erkeğin arkasını, deliğini okşamaya koyuldum.
Ben bunca zevk almışsam, demek ki o da sikiyle deliğinin okşanmasından aynı derecede zevk alacaktı. Yanılmamışım, parmak ucum deliğinin içine girdiği anda kalçalarının, bacak kaslarının kasıldığını duyumsadım.
“Off! Küçük fahişemm… Neler yapıyorsun bana? Ohhhh…”
Elini uzatıp saçlarımı pençeleriyle tuttu, başımı kasıklarına bastırdı. Havasızlıktan çırpındım ama parmaklarımı ait olduğu yerden çekmedim. Adam kasılmaya başladığında sikini ağzımdan çıkarmak hem imkansızdı, hem de bunun onu mutlu edeceğini içten içe biliyordum.
“Ohhh… Orospum… Çıkarma ağzından… Devam et… Geliyorum… Ohhh… Fahişem benim… Harikasın… Boşalıyorumm… Yut şimdi… Döllerimi yut küçük orospu… Ohhhh….”
Spermlerinin tadı ilki kadar kötü değildi sanki… Belki de tadına alıştığım içindir, ya da şehvetin tadına vardığımdandır, bana çok zevk verdiği içindir, bilemiyorum. Yutabildiğim kadarını yuttum, yutamadıklarım çenemden süzülüp yatağa aktı.
İkimiz de şehvet yorgunuyduk. Öylece serilip kaldık. Minik portakal memelerim nefes alıp verdikçe inip kalkıyordu.
“Nasıl bebeğim? Hoşuna gitti mi yaşadıkların? Zevk aldın mı sen de?”
Mutlulukla içimi çektim, ters dönüp başımı erkeğin göğsüne koydum. Saçlarımı okşadı usul usul…
“Evet… Hem de çok…” diyerek başımı kaldırdım, yakışıklı erkeğin dudaklarına bir öpücük kondurdum minnetle… Sonra tekrar başımı göğsüne koydum uysalca, saçlarımı okşamaya bıraktım…
Derken alt kattan sesler duyuldu, kesin Ebru ile Kaan gelmişlerdi.
Mustafa abi mayosunu giyip bilgisayarın başına giderken, ben de dölden sırılsıklam olmuş çarşafı alıp banyoya koştum…
